Haberler

Sağa bak, hizaya gir!

Zemheri ayında Türkiye’ye “Kürt Baharı” geldi.

Prof. David L. Phillips’i tanır mısınız?

Orta Doğu, Balkanlar, Kafkaslar ile ilgili olarak uluslararası politikalar ve ilişkiler konularında çok meraklı değilseniz sanırım bu adı duymamış olabilirsiniz.

Gazeteci Aslan Bulut köşesinde adından söz etmese, benim de varlığından haberin olmayacaktı.

Prof. David L. Phillips; Orta Doğu, Balkanlar, Kafkaslar uzmanı olarak Colombia Üniversitesi İnsan Hakları Araştırma Enstitüsü Barış İnşası ve Haklar Programı Direktörüdür.

Yani kısaca belirtecek olursak, Amerikan derin devletinin önemli bir görevlisi…

Barış”ı inşa etme konusunda uzman olan profesörümüz, bir de oturup “Kürt Baharı: Ortadoğu’nun Yeni Haritası” adlı bir kitap yazmış.

Orta Doğu’da yıllarca süren Arap Baharı’ndan sonra sıra “Kürt Baharı’na geldi demek ki.

Hatırlarsınız, elin Amerikalısının Orta Doğu’ya getirdiği Arap Baharı’nın propagandasına kapılarak toplumların açılıp saçılması sonunda, bahar nezlesine yakalanan insanların milyonlarcası ölmüştü.

Bahar” nezlesi deyip geçmeyin, çok ciddi bir hastalıktır.

Toplumsal olarak çok ciddi yıkımlara yol açar.

Bu hastalığın ne menem bir şey olduğunun doğru yanıtını; Libya, Tunus, Mısır, Irak, Suriye halkları verebilirler sanırım.

Şimdi sıra, Kürt Baharı’na geldi.

Malum Kürtlerin çok önemli bir kısmı Türkiye’de yaşıyor.

Elin Amerikalısı Kürt Baharı başlatır da NATO Milliyetçisi MHP Genel Başkanı hiç durur mu? DEMlilerin dillerine doladıkları “Barış” söylemlerine o da katıldı.

Barış güvercini David Phillips, Türkiye’ye Kürt Baharı’nı getirmek için geçmiş yıllarda tam 40 kez gelmişti.

Şu Amerikalılar, Türkiye’ye Kürt Baharı’nı getirmek için az emek vermediler.

Ta 1965’ten beri bu fikri, devlet yöneticilerine benimsetmek için olağanüstü çaba harcadılar. Vaktiyle Süleyman Demirel’i, Kenan Evren’i, Turgut Özal’ı, Mesut Yılmaz’ı, Tansu Çiller’i ikna etseler de o dönemin güç ilişkileri içinde bu projenin gerçekleşmesi pek mümkün olmadı.

Şimdi ekonominin tümüyle ele geçirildiği, Yeni Osmanlı hayallerinin görüldüğü, Ana Muhalefetin “yeni” etiketiyle dönüştürüldüğü ve rejimin değiştiği bugünkü koşullarda 2. Kürt Açılımı harekatı başlatıldı.

1. Kürt Açılımı öncesinde bizim malum Amerikalı profesörümüz David Phillips, 2007 yılında Başbakan Erdoğan hükümeti ile temaslarda bulunup onlara “PKK’nın Silahsızlandırılması, Dağıtılması ve Yeniden Entegre Edilmesi” başlıklı bir rapor sunmuştu.

Nasıl, raporun başlığı bile son günlerde iyice köpürtülen “Örgütün dağıtılması ve silahların gömülmesi” söylemlerine ne kadar çok benziyor değil mi?

Elin Amerikalısı sufleyi veriyor, bizimkiler de siyaset sahnesinde tekrar edip duruyorlar.

Amerikalı profesörün yazdığı raporda ayrıca sivil bir anayasa hazırlanması, yargıda reform yapılarak Türk Silahlı Kuvvetleri’nin demokratik bir ordu” haline getirilmesi, güvenlikçi politikaların terk edilerek “barış” görüşmelerinin yapılması ve örgüt yöneticilerine af çıkarılması da öneriliyordu.

Şimdi ülke içinde David Phillips’in önerdiği yönde “Açılım” devam ederken sınırların öte yakasında ABD, İngiltere ve İsrail gözetiminde Barzani ve PYD güçleri arasında birleşme ve ortak mücadele konusunda görüşmeler yürütülüyor. Tarafların belirttiklerine göre anlaşmak üzereymişler. Türkiye’nin güneyinde oluşturulan Kürt bölgesi; 300-500 PKK elemanının Suriye’yi terk etmesi ve ellerindeki silahları “gömmeleri” karşılığında Erdoğan’ın hamiliğine bırakılacak. Barzani ve 27 köyün ağası Ahmet Türk, yaptıkları açıklamalarla bu projeyi desteklediklerini açıkladılar. Bu arada Türkiye’nin ulus devlet sistemini terk ederek, buna uygun yasal değişiklikler yaparak ve federasyonu kabul ederek küçük bir jest yapmasını önemle rica ediyorlar.

Mahşerin üç atlısı; Pervin Buldan, Ahmet Türk ve Sırrı Süreyya Önder yaptıkları görüşmeler sonucunda yaptıkları açıklamada; TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, MHP, Ak Parti, CHP, Saadet, Gelecek, DEVA ve Yeniden Refah Partisi ile Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ’ın açılım sürecini desteklediklerini açıkladılar.

Bu arada siyaset dünyasında bir hacmi olmayan solumsu partilerin ne dedikleri ise gündeme bile gelmedi. Zaten, 60 yıldan beri kayıtsız şartsız, Kürt hareketini her şart altında destekledikleri için abileri Sırrı Süreyya Önder, onların adlarını söylemeye bile tenezzül etmedi.

Görüşme heyeti, kendilerine destek sözü veren partilere özellikle teşekkür etti.

Bu duruma baktığınızda siz ne görüyorsunuz?

Durumu nasıl tahlil ediyorsunuz?

Kendi hesabıma söyleyecek olursam içinde yaşadığımız bu süreci; içtimaya çıkmış askerlere çavuşun “Sağa bak, hizaya gir!” diye bağırarak komut vermesine benzetiyorum.

Amerikalı çavuş, “Sağa bak, hizaya gir!” diye bağırınca Türkiye’deki dinci, milliyetçi, liberal, solcu partilerin hepsi ellerindeki parti bayraklarını, kendilerini var eden ilkelerini yere atarak hizaya girip açılımdan yana olduklarını yedi cihana ilan ettiler.

Bugün konuşmalarını “Kürt sorunu” laflarıyla süsleyenlerin tümü, David Phillips’in proje görevlisidirler.

Hepsi de Kürt Baharı’ndan yanadırlar.

“Barış” yaygaralarıyla hedeflenen amaç, ulus devletin yıkılmasıdır.

Dicle, Fırat sularının ve GAP projesinin İsrail’e, “Vadedilmiş toprakların” altında üstünde yer alan enerji kaynaklarının siyonist tekellerin hizmetine verilmesi projesidir.

Emperyalizmin ve siyonizmin “Orta Doğu’da özellikle Müslüman ülkelerde ulus devletler asla barınamaz” ilkesinin hayata geçirilmesidir.

Yukarıda sıraladığım maddelerin gerçekleşmesi için bol bol “eşitlik, kardeşlik, barış, birlikte yaşama, zenginlik, refah, anaların gözyaşları dinsin” lafları edilerek kitleler büyük bir medya gücü ile ikna edilmeye çalışılacak.

Tarihte hiçbir zaman görülmemiştir ki, Şeyh Sait, Seyyit Rıza gibi feodal eşkiyaların ve Fesli Deli Kadir gibi İngiliz ajanı kişilerin rehberliğinde bir ülkeye eşitlik kardeşlik, barış ve refah gelebilsin.

Cumhuriyet’in kuruluşunun üstünden 100 yıl geçmesinden sonra Sevr Anlaşması maddeleri yeniden tartışılmaya başlandı.

Yüz yıl sonra işbirlikçi yönetimlerin marifetiyle yeniden başa döndük.

Şimdi herkes hesabını çok iyi yapsın ve Damat Ferit, Vahdettin ya da Mustafa Kemal mi olacağına dair bir karar versin.

Çünkü tarihte insanlar, verdikleri kararlarla, aldıkları tutumlarla değerlendirilip bir yere konulurlar.

Gerisi laf-ı güzaftır.

Yazar hakkında

Ferit Gültekin

Yorum bırak

  ×  3  =  30

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.