Her yılbaşı öncesinde aynı tartışmaları yapıp duruyoruz.
- Yılbaşını kutlamak günah mıdır?
- Çam ağacı süslemek bir Hristiyan geleneği midir?
- Yılbaşı kutlamak Müslümanı dinden çıkarır mı?
Tartışmaya katılan herkes, doğal olarak inançları ve siyasal görüşleri doğrultusunda düşüncelerini açıklıyor. Aslında bu tartışma, yüzyıllardır süren bir Doğu-Batı çatışmasının bir unsurudur. İşin içine Hristiyanlık, Müslümanlık, Hristiyanlık öncesi inanışlar, tüketim toplumu, kapitalizm de girince hatlar iyice karışıyor ve kimin neye, neden karşı çıktığı anlaşılmaz oluyor.
Tartışmayla ilgili konulara -fazla detaya girmeden – bazı tarihi bilgilere değinmenin, konunun anlaşılması açısından yararlı olacağına inanıyorum.
25 Aralık, binlerce yıldır çeşitli toplumların hayatında yer almıştır. Bilindiği gibi 21 Aralık’ta, Kuzey Yarım Kürede gece- gündüz eşitlenir ve bu tarihten sonra gündüzler uzamaya başlar. Binlerce yıl önce insanlar, inançları ve dünyayı algılayışları doğrultusunda bu önemli olayı yorumlamışlardır. Sümer’den Mısır’a, Hititlerden Orta Asya’ya kadar birçok toplum, bu adı anılan günlerde kutlamalar yapmışlardır. Tarih sahnesine Orta Doğu’da çıkan Hristiyanlık, kendisinden önceki inançlara savaş açıp onların ritüellerini yasaklasa da zaman içinde o inançları ve ritüellerini içselleştirip dönüştürmüştür.
Ne zaman doğduğu hatta yaşayıp yaşamadığı bile tartışma konusu olan İsa’nın doğumu, 25 Aralık’a taşınarak Hristiyanlığa mesafeli duran insanların sempatisi kazanılmaya çalışılmıştır. ABD’den dünyaya yayılan Cadılar Bayramı, İrlandalıların Hristiyanlık öncesi inançlarının bir etkinliğiydi. Kapitalist sistem onu Amerika’daki İrlandalılardan alıp ehlileştirerek, yaygınlaştırdı.
Çam ağacının Hristiyanlıkla bir ilgisi yoktur.
Çam ağacı, Filistin’de ortaya çıkan Hristiyan inançlarına çok uzaktır.
Çam ağacı daha doğrusu Hayat Ağacı kavramı Turani toplumlara aittir.
Türklerde akçam, kayın ağacı gibi bazı ağaçlar kutsal ağaçlardır ve yeryüzü ile gökyüzü arasında orta direk olarak hayatı temsil eder. Altay mitolojisinde Tanrı Ülgen, gökyüzüne doğru uzanan dokuz dallı bir çam ağacının üstünde oturur. Çin ve Rus kaynakları, Orta Asya ve Hazar denizinin kuzeyinde yaşayan Türk toplulukların 25 Aralık tarihlerinde akçam etrafında toplanarak tören yaptıklarını ve ağaca çeşitli bezler astıklarını söylüyorlar. Bu gelenek, Anadolu’da İslamcıların engellemelerine rağmen halen devam etmektedir. Bir Türk halısında; çam ağacı ve hayat ağacı motifleri aşağıda görülüyor.
Hayat Ağacı inancı, Sümerler tarafından Mezopotamya’ya getirilmiş ve Orta Doğu’da çeşitli uygarlıklar arasında yaygınlaşmıştır. Aşağıdaki fotoğrafta, Türkiye’de Şaman olarak bilinen bir kamın davulu üstüne çizilen hayat ağacı figürü yer alıyor.
Türklerdeki yılbaşı kutlamalarının adı, Nardugan’dır. Narduganın anlamı, “doğan güneş”tir.
1938’de iktidarı ele geçiren İsmet İnönü, Batılı dostlarının tavsiyeleri doğrultusunda eğitim sisteminde Yunan kültürünü esas kıldı. Bu yüzden insanlarımız; Narduganı da, Ülgen’i de, Tulparı da bilmezler ama Yunan mitolojisinin öykülerini ve kahramanlarını çok yakından bilirler ve tanırlar. Çam ağacı süsleme ve Nardugan törenleri, İskitler, Hunlar, Avarlar gibi Türk topluluklarıyla Avrupa’ya taşındı. Bir çok inanış gibi bu tür ritüeller de Avrupa halkları tarafından benimsenerek yaygınlaştı. 20. yüzyılda kapitalizm bunları alarak kapitalizmin bir nesnesine dönüştürdü.
Noel Baba, Coca Cola’nın insanlığa bir armağanıdır.
Akdenizli Aziz Nikolas’la yakından uzaktan bir ilgisi yoktur.
Ren geyikli, kızaklı kürklü bir adam olan Noel Baba, Akdeniz’de gerçekten yaşamış olsaydı her tarafı pişik olur, havale geçirirdi.
Çocuklara hediye veren ve Ren geyiklerinin çektiği kızakla gezen kişi Vikinglerin tanrısı, Odin’dir.
Odin’den Noel Baba üreten kapitalizm, yılbaşında herkesi tüketime teşvik ederek ceplerini dolduruyor.
Yurdumuza gelince başımızda olan dinci yönetim, hayatın her alanını dinselleştirerek yılbaşıyla savaş ediyor. Özellikle Körfez ülkeleri ve Suud yönetimleri her gün daha fazla olarak kapitalizmin ikonlarını sahiplenerek sekülerleşirken Türkiye’deki yönetim ise Taliban anlayışını benimseyerek İslam dışı gördüğü her şeyi yok etmeye çalışıyor. Diyanet İşleri Başkanlığı, Hristiyanlıkta kutlanan Noelin yılbaşı kutlamalarıyla bir ilgisinin olmadığını utangaçça dile getirdikten sonra Batı toplumunun yılbaşında yaptığını taklit etmenin İslam’a zarar verdiğini söylüyor ve “…Sizden kim onları dost edinirse, o da onlardandır.” (Maide:5/51) ayetini öne sürüyor.
Dili, kültürü, yaşamı, alışkanlıkları, ekonomisi, yedikleri, içtikleri tümüyle Batıya benzemiş İslamiyeti, yılbaşını kutlamamak mı kurtaracak?
Kurtaramayacağı ortadadır. Ancak, yeni bir dini rejim kurmakta kararlı olan AKP yönetimi, hayatın her alanını dinselleştiriyor. Bununla ilgili olarak resmi ve özel okullarda yılbaşı kutlamaları yapmak yasaklandı. Erdoğan’la birlikte hareket eden Pakistan yönetimi de Gazze’de olanları gerekçe göstererek ülke çapında yılbaşı kutlamalarını yasakladı. Türkiye’deki yönetimin Pakistan gibi cesur(!) adımlar atmasına engel olan tek şey ise, toplumun çoğunluğunu oluşturan ve dünyevi düşünen halkın kararlılığıdır.
Bana göre. kapitalizmin tüketme teşviklerine kapılmadan aynı günde, aynı anda dünya insanlığı ile birlikte olmanın ve ortak olumlu duyguları paylaşmanın hiçbir sakıncası yoktur. Yılbaşında şu veya bu oranda kutlamaların bir parçası olan milyarlarca insan, ‘Dur! Şurada bir Hristiyan gibi davranayım.” diye hareket etmiyor. Bu yargı, bizim dincilerin uydurduğu bir safsatadır.
Bugün tehlikeli olan şey, yılbaşı kutlamalarının toplumu yozlaştırması değil, dinci anlayışın hayatı çekilmez hale getirme anlayışı ve uygulamalarıdır. Eğitimi tarikatların emrine verdiğini açıkça söyleyen bir yönetim, çocuklarımızı ve geleceğimizi elimizden almak istiyor. Bu anlamda laik, demokratik bir ülkede özgürce yaşama isteği her şeyin önüne geçiyor.
Özellikle bu günlerde kişisel ve toplumsal haklarımıza sahip çıkmanın, her şeyden önce insan olmanın bir gereği olduğunu aklımızdan hiç çıkarmayalım.