Haberler

Kızılay

Şirket olan Kızılay’ın çadır satması çok normaldir.

Deprem oldu.

Resmi açıklamalara göre 45 binden fazla insanımız can verdi.

100 binin üstünde kişi yaralandı.

On binlerce ev kullanılmaz hale geldi.

Milyonlarca insan ölmese, yaralanmasa bile yaşamı allak bullak oldu, yakınlarını yitirdi, maddi olarak sıfırlandı ve yaşadığı yeri terk etmek zorunda kaldı.

Cumhuriyet tarihinde görülen en büyük iç göç, şu anda yaşanıyor.

İnsanlar yaşadıkları korkuları, endişeleri, acıları da omuzlarında taşıyarak hayatlarını yeni baştan kurmaya çalışıyorlar.

Böyle olağanüstü dönemlerde ilk akla gelen kurum, “Kara gün dostu” Kızılay’dır.

Diğer devlet kurumları gibi o da güven yitirdi.

Kızılay’ın 2016’dan beri başında bulunan Dr. Kerem Kınık’ın FETÖ’cü geçmişi önümüzde duruyor.

Geçmişte Fetullah’a övgüler düzen bu kişi, 14 Şubat 2023 de Fatih Portakal’ın sorusuna verdiği yanıtta, “Sivil savunma mekanizmamız FETÖ tarafından çökertildi.” diyor.

Pes yani…

İnsan böyle durumları adlandırmada, uygun sözcükleri bulmada oldukça zorlanıyor.

Son günlerde üzerinde en çok konuşulan kurumların başında Kızılay geliyor.

Yardım kurumu Ahbap’a parayla çadır satınca eleştirildi.

Bildiğiniz gibi AKP, Kızılay’ın yönetmeliğini değiştirerek kurumunu serbest piyasa ekonomisine uyumlu hale getirmişti.

Depremzedeler, Kızılay’dan bekledikleri yardım gelmeyince tepki gösteriyorlar. Kızılay’ı çocukluklarındaki sarı zarflarla yardım toplayan, belleklerinde olumlu izler bırakmış bir kurum sanıyorlar. O kurum, “Eski Türkiye”nin bir kurumu olarak mazide kaldı. Yeni Kızılay, serbest piyasanın kurallarıyla düşünerek çadır da satar, pul da satar, kan da satar, kim karışabilir?

Depremzedeler ve muhalifler Kızılay’ı eleştirdikçe, Tayyip Bey sinirlenip bayır aşağı vites atıyor.

Dert, kahır dolu yaşadığımız bu günlerden biraz uzaklaşıp 5-6 öncesine gidelim.

Yıl 2917…

Türk Kızılayı İstanbul Şubesi Kadın Kolları tarafından Başbakan Binali Yıldırım’ın eşi Semiha Yıldırım’ın himayelerinde İstanbul’da “Kızılay Annesi Projesi” toplantısı düzenlendi. Türk Kızılayı İstanbul Şube Başkanı İlhami Yıldırım (aynı zamanda Başbakan Binali Yıldırım’ın erkek kardeşi) “… Bizleri katılımlarıyla onurlandıran Kızılay Annelerinin annesi, kıymetli büyüğümüz Semiha Yıldırım Hanımefendi’ye şükranlarımı arz ediyor, geçmiş Öğretmenler Günü’nü kutluyor ve ellerinden öpüyorum.” dedi.

Ayrıca o dönemin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Jülide Sarıeroğlu, Türk Kızılayı’nın Suriye’den Somali’ye,Yemen’den Arakan’a, Pakistan’dan Haiti’ye dünyanın birçok ülkesine yardım ettiğini söyledi ve toplantının sonunda katılanlara ödül ve plaketler verildi.

“Annelerin annesi Semiha Yıldırım’a ödülünü, Kızılay Başkanı (eski Fetöcü) Kerem Kınık verdi.

Annelerin annesi Semiha Yıldırım Hanımefendi’yi buradan şiddetle eleştiriyorum.

“Memlekette eleştirilecek bunca insan varken durduk yerde, “Annelerin annesi Semiha Yıldırım Hanımefendi’yi neden eleştiriyorsun?” diye soranlara, yanıtımı hemen vereyim.

Bildiğiniz gibi bir Öğretmenler Günü’nde Başbakan Binali Yıldırım, gittiği okulda yazı tahtasına basit bir cümleyi yazamayıp cümle aleme rezil olmuştu.

Bazı aklıevveller, ‘Koca Başbakan daha yazı yazmasını bilmiyor.’ diyerek alay etmişlerdi.

Türk Kızılayı’nın annesi Semiha Hanım’a bir sorum olacak.

“Annelerin annesi Semiha Hanım”, bir öğretmen olarak yaptığınız mesleğin adını, özellikle (ğ) harfinin nasıl yazılacağını neden sevgili eşinize öğretmediniz?

Pek kıymetli Hanımefendiden -telepatik güçlerimle hisstettiğim – şöyle bir yanıt geldi:

“ Be kadın, adam koskoca mühendis olmuş, devletin üst katlarında görev yapmış, Başbakan olmuş birini, yanıma oturtup okuma-yazma öğretemem ki. Bırak boş ver! Öğretmen de yazamasın! Bizim partide bilenler değil, hiç bilmeyenler pek makbuldür. Zaten bu yüzden onu Tayyip Bey, Başbakan yaptı.”

Eh! Ne denir? Kadın yerden göğe kadar haklı.

Öğretmen, öğrenci, eğitim, öğretim” gibi sözcükleri yazmasını beceremeyen mühendis Binali Bey’i tutup Türk dünyasının başkanlığına getirdiler.

Önce Türk devletleri bir araya gelerek Aksakallılar Konseyi’ni kurdular.

Sonra da Aksakallıların başı olarak Binali Yıldırm’ı başkan seçtiler.

Aksakallı, Türk kültüründe “Bilge kişi” demektir. Çevresindeki insanlara bilgisiyle deneyimleriyle yol gösteren kişidir.

Binali Bey, hangi bilgi ve deneyimi ile Türk dünyasına yol gösterecek?

Vay, benim keçi sakalım!

Vah! Zavallı Türk Dünyası, okur ama yazar olamamış bir mühendisi, kendisine başkan seçti.

Binali Bey’in yazı yazamaması, onun para kazanmasının önünde hiçbir zaman engel olamamıştır. Binali Bey, aklını kullanarak servet boyutunda Koçları, Sabancıları geride bırakmasını bilmiştir.

Hollanda basınının yazdığına göre serveti, tamı tamına 135 milyon avro imiş.

Yazıma depremle başlamıştım.

Bu aralar ne tarafa baksam depremzedeler için düzenlenen bir yardım kampanyasını görüyorum.

Herkes harıl harıl muhtaç insanlar için bir şeyler toplayıp gönderiyor.

Türkiye’nin tüm televizyonlarında gördük, ortak yayında ünlüler, işadamları, politikacılar, şirketler bağış yaptılar. Ne kadar yardımsever olduklarını bizlere kanıtladılar. Biz de hayırsever bu şirketleri, ademoğullarını gördükçe göğsümüz kabardı.

Gururlandık.

Bu yardımsever insanlar arasında nedense Türklerin Aksakallısı Binali Bey’i hiç göremedik.

Binali Bey, bunca servetinin 35 milyon avrosunu depremzedelere bağışlayamaz mıydı?

Elbette bağışlayabilirdi.

Geri kalan 100 milyon avro, yedi sülalesine de yeterdi, artardı.

Şimdi hayal ediyorum, 35 milyon avro ile Binali Bey, tek başına örneğin bir Adıyaman’ı yeni baştan inşa edebilirdi.

Binali Bey, böyle bir iyiliği yapsa değil Türk dünyasının başkanlığı, Dünya Ülkeleri Başkanlığına getirilir, doların üstüne resmi bile basılırdı.

Benim aklıma gelebilen böyle parlak fikirler, sarayda yaşayan bunca danışmanın aklına neden hiç gelmiyor, şaşıyorum.

Tayyip Bey o danışmanlara boşu boşuna kucak dolusu paralar ödüyor.

Milletin parası da boş yere çarçur oluyor.

Gerçekten bizim bu devlet yöneticilerinin çapları çok yetersiz. Yetenekleri de çok sınırlı olduklarından dolayı milletçe birçok fırsatı kaçırıyoruz.

Her neyse, fırsat daha kaçmış değil!

Ey! Türk dünyasının en büyüğü! ( Gerçi o kendisini Kürt olarak tanımlıyor)

Ey! Ak sakallıların başı!

Ey! Allah’ın sevgili kulu!

Ey! Binali Bey!

Size, zat-ı âlinize sesleniyorum.

Kefenin cebi yok!

Bu dünyadan öteki tarafa götürebileceğin 5 kuruşun bile yok!

Buradan ancak yaptığın iyilikleri, sevapları götürebilirsin. Dediğim gibi servetinden 35 milyon avronun canına kıy! O paracıkları Yeni Türkiye’nin yeni şehirlerinin inşasında harca, dünyanın başkanı, istersen Birleşmiş Milletler Başkanı ol!

Benden söylemesi…

Yapması sizden…

Yazar hakkında

Candan Yılmaz

Yorum bırak

7  +  1  =  

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.