Bildiğiniz gibi Suriye’de iç savaş çıkartıldıktan sora Türkiye’ye doğru bir mülteci akını başladı. Önce Suriyeli Araplar geldi. Sonra Afrika’dan, Afganistan’dan, Pakistan’dan, Bangladeş’ten insanlar yorganını kaptığı gibi soluğu Türkiye’de aldı. Ülkemizde yaşayan yabancıların sayısı tam olarak bilinmediğinden 5-8 milyon arasında değişik rakamlar ortaya atılıyor. Doğudan gelenlerin içinde ise en büyük sayıyı Afganlar meydana getiriyor.
İçişleri Bakanlığı Göç İdaresi Genel Müdür Vekili Abdullah Ayaz, Afganistan’la karşılıklı olarak ‘göç çalışma’ grubu kurma kararı aldıklarını belirterek: “Temel hedef, düzensiz göçü kontrol altına almak, düzenli göçü teşvik etmek, arttırmak. Türkiye’ye vize ile gelsinler, çalışma ve ikamet izni alsınlar, kaçakçılara binlerce dolar ödeyerek, tehlikeli yolculukla ülkemiz sınırlarını aşma uğraşı içinde olmasınlar” diye konuşmuştu (Milliyet. Com.tr/gündem/Afganlar-artık-vize-ile-gelecek-2743500- 17.09. 201).
O günden bu yana Afganlar geldi de geldi. Vize alarak, uçakla değil de, kara yoluyla canlarını tehlikeye atarak, göçmen kaçakçılarına binlerce dolar para ödeyerek geldiler. Türkiye’ye göç eden Afganların Kapıkule Kapısı önüne yığılarak Avrupalı insanları rahatsız etmeyip Türkiye’ye uyum sağlamaları için giderleri AB Fonlarından karşılanan; Mülteci Çalışmaları Ağı oluşturuldu. Van Mülteci Çalışma Ağından Müge Yamanyılmaz, “HDP, CHP, EMEP, SP, HDK, DTK, DEVA, Gelecek Partisi, ÖHD, İHD, DİSK, KESK, TMMOB, Van Barosu, Tabip Odası, Ticaret Odası, Kadın Girişimciler Derneği ile 13-14-15 Kasım 2020 tarihlerinde mülteci sorunlarını görüşeceklerini” basına açıkladı (www.evrensel.net- Mülteci Dayanışma Ağı Van Yolunda- 11 Kasım 2020- Ercüment Akdeniz Haberi).
Kendilerini sol, sosyalist, emek örgütü olarak tanımlayanlarla sağcı partiler, tüccarlar; Avrupa Birliği’nin çıkarları doğrultusunda istişarelerde bulunmak için nasıl bir araya geliyorlar. Şu emperyalizm ne kadar güçlü ya rabbim, hepsini tespih tanesi gibi nasıl yan yana diziyor. Mülteci Çalışma Ağının etkinliklerini Sabancı Vakfı bakın nasıl övüyor:
“… Mülteciyim Hemşerim Dayanışma Ağı mültecilerin mevcut sorunlarını tespit ederek elini taşın altına koydu. Dil, din ırk ayrımı gözetmeksizin tüm mültecilerin ve mahallelerdeki Türkiye’deki komşularının temel ihtiyaçlarının karşılanmasına yardımcı oldu. Mültecilerin temel hak ve özgürlüklerinin takipçisi oldu. Hem sivil toplum alanında, hem de mültecilerin hayatında kocaman bir fark yarattı.
Sabancivakfı.org/tr/sosyal-degisim/mülteciyim-hemserim- dayanisma-agi
Karşı taraftakiler için demediğini bırakmayan, küfrün her türlüsünü kullanmakta bir sakınca görmeyen Cumhur İttifakı ile Millet İttifakı’nın üzerinde anlaştıkları tek konu ülkemize getirilen “mülteciler” konusudur. Bu ortaklıkta sosyalistler ve şeriatçılar da var. Emperyalizmden başka hiçbir güç; onları bir araya getiremez, ortak tutum aldırmaya zorlayamaz. En sağından en soluna kadar farklı görüşlerin yer aldığı şer cephesi; aynı şeyleri söyleyerek Batı adına görev yaparak halkı uyutuyorlar. Karşı çıkanı, “ mülteciler kendi ülkelerine gitsinler” diyeni ırkçılıkla, faşistlikle suçluyorlar. Emperyalizmin göç, mültecilik üzerinden ülkeleri karıştırma, yeni baştan kurgulama planlarının görevlisi olmakta bir sakınca görmüyorlar.
İşin bir başka yönü ise, Türkiye’deki insanlar salgından kırılırken; milyonlarca mültecinin hastalıklarıyla ilgili neden tek bir haber bile yapılmıyor? Mülteciler hastalanıyorsa haberi neden verilmiyor? Neden basında, medyada büyük bir karartma uygulanıyor? Vatandaşımız hastanede yatacak yatak, tedavi olacak doktor bulamazken verilecek mülteci haberlerine vatandaşların tepki gösterileceğinden mi korkuluyor?
Doğu sınırı delik deşik, giren çıkan belli değil. Kaza, ölüm haberleri olmasa mültecilerin geldiğinden haberimiz bile olmayacak. Vatandaşın taktığı maskeyle uğraşan yetkililerin; yurda kaçak girenlerin ne tür hastalıkları yurda soktuklarından haberleri var mı? İl il dolaşan mültecilerin hastalığın yaygınlaşmasındaki etkileri hiç araştırıldı mı?
Sorular çok ama sorulara sağlıklı cevap verecek bir irade yok! Her geçen gün kültürel, sosyal yapı bakımından biraz daha Afganistan’a benzemeye başladık. İçine girdiğimiz bu girdabın bizi nereye savuracağını tahmin bile edemiyorum. Afganistan, Pakistan, Tacikistan liginde baştan kaybetmişler olarak bu ülkede var olmamız mümkün mü?
Sizlere soruyorum, artık şapkamızı ve yüzümüzdeki maskemizi masanın üstüne koyup düşünme zamanı gelmedi mi acaba?