Recep Tayyip Erdoğan yaptığı konuşmalarda sık sık siyasal olarak iktidar olmalarına rağmen toplum üzerinde kültürel anlamda bir hegemonya kuramadıklarından dolayı şikayet eder.
İşte bu eksikliği gidermek için 2020 yılında “Yeni Sanat Vakfı” adıyla bir örgüt kuruldu.
Vakfın Yönetim Kuruluna baktığımızda; MİT Başkanı İbrahim Kalın’ı, Karikatürist ve oyuncu Hasan Kaçan’ı, Eski Beyoğlu Belediye Başkanı Ahmet Misbah Demircan’ı, dizi yapımcısı Mustafa Fener’i, AKP’nin reklam işlerini yöneten Cevat Olçok’u, kamudan birçok ihale alan Gürsoy Grup Yönetim Kurulu Başkanı Hasan Gürsoy’u ve Kalyon İnşaat Yönetim Kurulu Üyesi Mehmet Kalyoncu’yu görüyoruz.
Liste tam anlamıyla AKP’nin medyada görünen yüzü…
Geçtiğimiz günler içinde bu adını andığımız çevrenin görevlileri, eski Türkiye’nin kültürüne karşı, Yeni Türkiye’nin Yeni Sanat anlayışını kitlelere benimsetmek amacıyla Sepetçiler Kasrı’nda bir araya geldiler.
Bu toplantıda kimler yoktu ki?
İktidardan yana olup aklı biraz mizaha yatkın olan herkes oradaydı.
Açılış konuşmasını yapan karikatürist Hasan Kaçan, sosyal medyada faaliyette bulunacak “CUKK!” adlı bir mizah platformu oluşturduklarını belirtti ve “Sözlü kültürümüzde ‘cuk oturmak’ diye bir ifade vardır. Yani sözü yeri geldiğinde etkili bir şekilde söylemek, aslında cuk oturmak o demek” açıklamasıyla yayın politikalarının içeriğine ilişkin ip ucu verdi.
Bizce de adı “cukk!” diye oturmuş.
Bu işi organize edenlere ve toplantıya katılanlara bakıyorum da, hepsi saraydan beslenen ve oraya girip çıkan insanlar.
Saraydan beslenenler, mizah yapabilirler mi?
Yapamazlar!
Saraydan beslenenler ancak yalakalık yapabilirler.
Sarayın içinde mizah yapan kişiye de soytarı denir.
Bu edebiyat ve siyaset tarihinin tartışılmaz bir kuralıdır.
Gerçek bir mizah; saraya, sömürüye, baskıya, zulme, gericiliğe, karanlığa karşı çıkarak Cumhuriyetin, aydınlanmanın ve halkın yanında durularak yapılır.
Gerçek bir mizahçı, elindeki kalemle yel değirmenlerine saldırır ve sivri diliyle de egemenin kulaklarını tırmalar.
Sarayın mizahçıları, aşağıda gördüğünüz karikatürle güya siyonizme karşı mücadele ediyorlar.
Kola karşıtlığı ile siyonizme karşı mücadele edilebilir mi?
Edilemez.
Hatırlarsınız, bunlara ait medyanın kışkırtmasıyla gaza gelen Müslüman gençler, kafede oturan insanlara şiddet uygulayıp kapı, çerçeve indirmişlerdi.
Bu haberi okuyan İsrail Başbakanı Netanyahu da korkudan altına etmişti.
Onların temel sloganı:
Medyada İsrail’e lanet!
Yaşasın İsrail’le ticaret!
Alın size bir başka karikatür:
Karikatürün üstünde “İnsanlarımız yemek programlarının müptelası oldu. Kişilerin doğum gününün seyretmesi bu çağın bir tuhaflığı olsa gerek. Hele de Dünyanın dört bir yanında garipler bir lokma ekmeğe kavuşurken.” açıklaması yapılmış.
Son iki cümledeki anlam bozukluğunu görmemezlikten gelsek bile, yemek programları yapılan kanalların sahiplerinin tümünün de AKP’li olduklarını mutlaka belirtmeliyiz. Bu ülkenin insanını bir lokma ekmeğe muhtaç ettiren de AKP’nin uyguladığı politikalardır. Karikatürde ellerindeki tencerelerle koşturan insanlar da Türk vatandaşlarıdır. Karikatürist farkında olmadan çizgileriyle bu durumu itiraf etmiş.
Alın size bir başka karikatür daha:
Karikatürün üstünde “Bebek Katilleri Çetesi” yazıyor. Maske çekildiğinde Netanyahu’nun çirkin suratı ortaya çıkmış.
Evet! Netanyahu bir bebek katilidir.
Ama biz aynı zamanda bebek katliamını nerede gördük?
El cevap:
İstanbul’da özel hastanelerde…
İstanbul’un özel hastanelerinde, gözü dönmüş vampirler, bebek kanı içmeye doyamadılar.
Karikatürü çizen adam, özel hastanelerde yapılan bu bebek katliamlarını dile getiremez. Getirse bile o karikatür bu sayfalarda yer bulamaz.
Dedik ya saraya uyumlu mizah yapılamaz.
Yapılsa yapılsa ancak soytarılık yapılabilir.
Biz bu saraya indeksli ve güdümlü mizah anlayışını sık sık eleştireceğiz.
Elimizden kurtulamazlar.
Eleştirdiğimiz bir nokta daha var.
Hasan Kaçan, platformun adını “Cukk!” koymuş.
Koymuş ama biraz eksik olmuş..
Kelimeyi yazarken noktalarını koymayı unutmuş.
Umarım çok kısa zamanda bu eksiği de giderir inşallah!