20 Ekim 2024 pazar günü, İstanbul Barosu’nun seçimleri vardı ve yapılan seçim sonunda İbrahim Kabaoğlu’nun başkanlığını yaptığı liste seçimleri kazandı. Seçimlere katılan gruplar:
- Değişim İçin Avukatlar Grubu adayı İbrahim Kabaoğlu: 7 197
- Avukatların Yükselişi adayı Hasan Kılıç:5 537
- Avukat Hakları Grubu adayı Turgay Bilge: 4 993
- Önce İlke Çağdaş Avukatlar grubu adayı Filiz Saraç:4 067
- Önce İlke Çağdaş Avukatlar grubu adayı Ali Gürbüz: 3 989 oy aldılar.
Bir önceki yönetimde Filiz Saraç Başkan olarak ve Ali Gürbüz de İstanbul Barosu Başkan Yardımcılığı görevlerini yapıyorlardı. Her ikisi de koltuk kavgasına tutuşunca aradan İbrahim Kabaoğlu’nun grubu sıyrılarak yönetimi ele geçirdi.
Kabaoğlu’nun Listesinde Yer Alan Avukatlar:
Metin İriz: Abdullah Öcalan’ın avukatı
Arzu Becerik: Barış Akademisyenlerinin ve Hrant Dink ailesinin avukatı
Rukiye Leyla Süren: CHP kontenjanından, DEM Parti ile bağlantılı olan Kadın Meclisleri ve KADER gibi örgütlerde çalışıyor.
Mehmedali Barış Beşli: Laz Derneği kurucusu, Lazcanın eğitim dili olmasını savunuyor.
Ahmet Ergin: DEM Parti’nin değişmez ittifak dostu olan Emek Partisi taraftarı…
Yelda Koçak Urfa: İşçi Partisi taraftarı ve Eşitlik İçin Kadın Platformu üyesi…
Fırat Epözdemir: Abdullah Öcalan’ın avukatlarının avukatı, DEM Parti taraftarı avukatların kurduğu Özgürlük İçin Hukukçular Derneği Başkanı.
Seçim sonuçları belli olduktan sonra Kürtçüler, Awaze Çiya adlı birisinin söylediği “Em Bernadin Vê Dîlanê” adlı marş eşliğinde halay çekerek zaferlerini kutladılar.
Yeni Başkan Kabaoğlu, fuaye alanında yaptığı konuşmada “Değişmez maddelere olumlu anlamda dokunulabilir.” diyerek Anayasadan ırkçı ifadelerin nasıl çıkarıldığını anlattı.
Son aylarda Kürtçü, şeriatçı Hüda-Par’ın, AKP çevrelerinin ve Meclis Başkanının değişmez maddelerin kaldırılması yönündeki açıklamalarından sonra Anayasa profesörü olan İbrahim Kabaoğlu’nun soldan(!) destek vermesi şaşkınlık yarattı. Bildiğiniz gibi Kabaoğlu, Soros parasıyla kurulan BirGÜN gazetesinde köşe yazarlığı yapıyor. Azınlık Hakları ve Kültürel Haklar konularında çalışmaları olan Başkan’ın, Laz bir aileden gelmesi bu tür konuları dile getirmesinde ne kadar etkili olduğunu bilemeyiz ama o, dostlarını her zaman kendini Türk ulusundan farklı olarak tanımlayanlar arasından seçti.
Kabaoğlu’nun “Değişmez maddelere olumlu anlamda dokunulabilir.” lafları gündeme bir bomba gibi düştü.
AKP çevreleri, Dünyanın En Büyük Barosu Başkanı olan birisinden böyle bir desteği bulunca çok sevindiler ve haberi manşete taşıdılar. CHP’liler ise bu durum karşısında kendi oyuncusundan kalesine gol yemiş gibi önce şaşırdılar ve daha sonra durumu düzeltmeye çalıştılar.
Eh! Ne de olsa ilk dört maddeyi savunur görünme davranışı, asla zarar görmemeliydi..
Önce Cumhurbaşkanı adayı Mansur Yavaş, daha sonra da yine aynı derecede Cumhurbaşkanı adayı olan İmamoğlu, Kabaoğlu’na tepki gösterdiler.
Durduk yerde pişmiş aşa su katılmamalı ve Atatürkçü kesim, ürkütülmemeliydi.
Tavadaki kurbağa olan CHP seçmeni, yavaş yavaş ısıtılarak pişirilmeliydi.
Kabaoğlu, CHP yönetiminden gelen uyarılar sonucunda söylediklerini düzeltmek zorunda kaldı.
Kaldı ama eskiden yapılanları ve söylenenleri nereye koyacağız?
13 Ocak 2018 ve 07 Mayıs 2018 tarihleri arasında CHP, HDP, İYİ Parti ve Saadet Partisi uzmanlarının katılımıyla “İnsan Haklarına Dayanan Demokratik Hukuk Devleti İçin Anayasal İlkeler” başlıklı bir çalışma yürütülmüştü.
Bu çalışmada CHP’yi, İbrahim Kabaoğlu temsil etmişti.
Ortaya çıkarılan metin, önerilen taslak Anayasa metniydi.
Yazdıkları taslağın “Anayasanın İçeriği Konusunda Öneriler” bölümünde şöyle diyorlardı:
1. Temel İlkeler
A) Başlangıç
– Başlangıç kısmı; elden geldiğince kısa ve özlü olmalı, Toplumun farklılıklarını kucaklayıcı, ortaya koyduğu hedefe yönlendirici biçimde; ‘Biz, Anadolu uygarlıklarının mirasçısı ve Türkiye Cumhuriyeti’nin, -çocukları dahil- kadın ve erkek, yurttaşları olarak, özünde insan onurunun bulunduğu hak ve özgürlüklere dayalı, eşitlik ve barış içinde yaşayan bir toplumu kurmak ve bunu gelecek kuşaklara emanet etmek amacıyla, bu Anayasa’yı hazırladık’ gibi bir cümle ile başlamalıdır.
– Başlangıç, herhangi bir kişi, kurum ya da değere kutsallık atfetme ya da meşruiyet kazandırma kaygısı taşımaktan uzak, toplumu geleceğe yönelik hedeflerde birleştirici ve bütünleştirici temennilerle sınırlı, Anayasa’ya ‘toplum sözleşmesi’ ve ortak kimlik belgesi niteliğini kazandıracak bir içeriğe sahip olmalıdır.
Değişmez Hükümler
Anayasa’nın özünün korunmasına yönelik değişmezlik konusu, Cumhuriyet ve onu tanımlayan uluslararası düzeyde kabul görmüş değerlerle sınırlı olarak tasarlanmalıdır. Bu belirleme ışığında, ‘Türkiye Cumhuriyeti, insan haklarına dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir.’ kuralı değişmez hüküm olarak düzenlenmelidir. Bu kavram ve değerler, anayasal yurtseverlik kavramının içeriği ile örtüşmelidir.
Hazırlanan bu taslak metinde Atatürk’e yapılan atıf yok edilmişti.
Türk ulusu, dili, bayrağı, başkentin Ankara olması Anayasadan çıkarılmıştı.
Ulus devlete ait olan tüm kavramlar, Anayasa metninden temizlenmişti.
Anayasanın ilk dört maddesinin dibine dinamit konularak havaya uçurulmuştu.
Baktığımızda, Türk ulusunu tümden yok eden ifadelerin altında parti olarak; CHP, HDP, İYİ Parti ve Saadet Partisi’nin imzalarını görüyoruz.
Bu taslak Anayasa; ayrıca özerkliğin yolunu açan adem-i merkeziyetçilik, eğitimin yerel yönetimlere bırakılması, anadilde eğitim, çift dilli eğitim gibi maddeleri de içeriyor.
CHP yöneticilerinin “Değişmez maddeler, kırmızı çizgimizdir.” gibi söylemlerinin, kitleleri kandırmak için ortaya atıkları laftan öte bir anlamı yoktur.
İstanbul ve İzmir Barosu Yönetimleri, PKK destekçilerinin eline geçti.
Türkiye Barolar Birliği’nin de aynı akıbete uğraması kaçınılmazdır.
Artık bundan böyle Barolardan bol bol açılımı destekleyen açıklamalar dinleyeceğiz.
Bu koşullar altında avukat örgütlerinin, Kürt ayrılıkçılığının destekçisi olacaklarından hiç kimsenin şüphesi olmasın.
Geçmiş dönemde; CHP, HDP, İYİ Parti ve SAADET Partisi’nin imzaladıkları bu metnin, önümüzdeki günler içinde yapılacak tartışmalarda baroların önerecekleri Anayasa Taslak Metni olacağa benziyor.
Türk ulusunu tümden yok eden bir metni, ulusun kendisinin kabul edip etmeyeceğini önümüzdeki günler içinde yaşayarak göreceğiz.
Önümüzdeki günlerin; sert tartışmalara ve çalkantılara, alt- üst oluşlara gebe olduğunu söylemek için kahin olmaya gerek yoktur.
Bu çalkantılar içinde birçok partinin bölünmesine ve çok yakından tanıdığımız bazı kişiler siyasi mevta olarak tarihe karışmalarına ve toplumda kitlelere yeni hedefler ortaya koyan önderliklerin çıktığına hep birlikte tanık olacağız.
Bu alt – üst oluşlar içinde herkes kendi yerini bulacak.