Eğitim

Eğitimdeki Gericileşme ve Muhalefet Sorunu

Amerikalılar Türkiye’ye geldiklerinde ilk olarak eğitime el atmışlardı. AKP de Amerikalıların izinden giderek eğitim sistemini kendi isteği doğrultusunda değiştirip dönüştürüyor.

AKP, Türkiye’deki tüm öğretmenleri ve halkı çok yakından ilgilendiren “Öğretmenlik Meslek Kanun Tasarısı”nı Meclis’in gündemine taşıdı. Yasa önerisine karşı çıkan eğitim emekçileri geçen hafta sonunda Ankara’da çeşitli eylemler yaparak yasaya karşı olduklarını belirterek kamuoyu oluşturmaya çalıştılar.

Eğitim Sen üyeleri Milli Eğitim Bakanlığı önünde toplanarak Meclis’e yürümek isteyince polis barikatıyla karşılaştılar. Yürüyüşü sürdürmek isteyen göstericilere polis müdahale etti ve bazı yöneticiler gözaltına alındı.

Eğitim İş üyeleri ise yürüyüşlerini Birinci Meclis’e kadar yapmak isteyince polisçe engellendiler. Yürüyüş yapmakta ısrar eden göstericiler polis barikatının kaldırılmasının ardından eski Meclis binasına kadar yürüdüler.

Bir milyonu aşkın öğretmenin çalışma koşullarını ve yapacağı mesleğin niteliğini belirleyen bir yasanın Meclis’te görüşüldüğü bu günlerde eylemlere katılan öğretmen sayısının yüzlerle ifade edilmesi çok düşündürücü bir sonuçtur. Geçmiş yıllarda Ankara’da yapılan ve yüz binlerce öğretmenin katıldığı eylemlere alışık olan insanlar açısından gelinen bu nokta, Türkiye’deki sendikal hareketin kendi içinde büyük zaaflar taşıdığını ve kendi alanıyla ilgili iddia edilen değerlerden uzaklaşıldığını ve eğitim emekçisi kitlesinden kopulduğunu bizlere gösteriyor. Eğitim İş’in 129 bin, Eğitim Sen’in ise 84 bin üyesi var. Kağıt üstünde 200 bini aşkın üyesi olan bu iki sendikanın Ankara’ya taşıyabildiği kişi sayısı ise 2 bin kişi bile değil. Öğretmenlik Meslek Kanunu’nun Meclis’te görüşüldüğü süre boyunca Eğitim Sen, eylemini Milli Egemenlik Parkı’nda sürdürme kararı almış. Sendika üyelerini toplu olarak aşağıdaki fotoğrafta görüyoruz.

Eylemlilikler konusunda bende hayal kırıklığı yaratan sendikaların sorunu nasıl ele aldıklarını merak ederek resmi internet adreslerine baktığımda bir kez daha hayal kırıklığına uğradım. Getirilen yasa tasarısıyla hedeflenen niyetleri deşifre etmekten çok uzak ve çözüm yolu olarak ortaya konulanların ise Türkiye gerçeklerinden kopuk ayrıntı olan şeyler olduğunu gördüm.

Eğitim Sen, genel geçer lafların dışında hiçbir şey söylemiyor.

Yasa tasarısı hazırlanırken sendikaların görüşünün alınmadığı, 97 eğitim fakültesinin verdiği diplomaların hiçe sayıldığı gibi ayrıntılarla uğraşılarak öze dair bir şey söylenmemiş.

Eğitim Sen, 65 yıllık öğretmen mücadelesinin önemli bir parçasıdır ve Türkiye’deki sol hareketin tüm özelliklerini de içinde barındırması açısından üstünde durulması gereken bir örgüttür. Bugün Eğitim Sen yönetiminde “Eş Başkanlık” anlayışı egemendir. Cumhuriyet değerleri, laiklik, Atatürkçülük ve aydınlanma anlayışı ile kavgalı olan bu etnik milliyetçilik anlayışı, AKP’nin gerçekleştirmek istediği hedeflerle ilgili karartma politikası uygulayarak aynı zamanda da hedef şaşırtıyor.

Ya Eğitim İş’e ne demeli?

AKP’nin gerici yasa tasarısına karşı Cumhuriyeti savunma adına eski Meclis binasına kadar yürüyen sendikanın internet sitesinde aynı Eğitim Sen’de olduğu gibi yasanın içeriğine yönelik olarak öze dair bir şey söylememiş. Konuyla ilgili yazılan yazıda “Bu meslek kanunu, ÇEDES ve benzeri, tarikat ve cemaatlerle yapılan protokolleri uygulatmak, disiplin hükümleri ile öğretmenleri tehdit etmek için yapılıyor.” deniliyor. Yazının en siyasal tespiti bu… Sadece bu kadar…

CHP’nin sosyal demokrat yöneticileri, yıllarca AKP’nin eğitimi ve toplumsal yaşamı dinselleştirme politikalarına susarak ve kendi partilerine her türden gericiyi doldurarak onay verdiler, “Laiklik tehlikededir diyemem.” diyerek, türbanın ana okullarına kadar sokulmasının yolunu açarak Cumhuriyet değerlerini yok ettiler.

Meclis’te Öğretmenlik Mesleği Kanunu tasarısı görüşülürken CHP’nin Gölge Eğitim Bakanı olan İstanbul Milletvekili Suat Özçağdaş bir konuşma yaptı. O da eğitim sendikaları gibi sorunu yüzeysel ele alarak AKP’yi sadece eleştirdi.

AKP, Bu Yasayla Ne Yapmak İstiyor?

Atatürk’ün 1938 yılında uluslararası bir plan doğrultusunda iktidardan tasfiye edilmesinden sonra devlet rotasını Batıya çevirdi. İsmet İnönü ve Menderes dönemlerinde Batı emperyalizmi ile kopmaz bağlar oluşturuldu ve NATO gibi uluslararası örgütlere üye olundu. ABD’nin komünizmle mücadele doğrultusunda geliştirdiği “yeşil kuşak” anlayışı temelinde din, adım adım günlük yaşamın bir parçası haline getirildi ve eğitim programlarındaki dini içerikler her geçen gün genişletildi. İmam Hatip Okulları her ilde, her ilçede açılarak buralardan mezun olan kişiler devletin çeşitli birimlerine yerleştirildiler. 1980’li yıllarda darbeci generaller eliyle toplumun din temelinde dönüştürülmesi çalışmalarına hız verildi. Devlet kaynaklarından dinci yapılara aktarılan parayla tarikatlar ve cemaatler palazlandırıldı. Özellikle 1945 yılından 2000’li yıllara kadar iktidara gelen tüm siyasi partiler, emperyalizmin ve siyonizmin Türkiye’nin İslamla Barıştırılması”programına sadık kalarak bu plana hizmet ettiler. 2000’li yıllarda gerçekleştirilen bankalar operasyonu ile 150 milyar dolar çalındı ve merkezdeki partiler çökertilerek AKP’nin yolu açıldı. Uluslararası bir proje olan bu parti, geçmiş yıllarda kurulmuş ve iktidara gelmiş partilerden farklı olarak var olan devleti tasfiye etme gibi bir görevi üstlendi. FETÖ ile oluşturulan ittifak eliyle 2008’de bu işlem tamamlandı. Devlet iktidarını ele geçiren AKP, içinde yaşadığımız bu günlere kadar iktidarını sağlamlaştırma ve kadrolarını oluşturma çabası içinde oldu. Devleti ele geçiren AKP, eski rejimden kalan kurumları, sembolleri tasfiye edebilecek güçten ve kitle desteğinden bir hayli uzaktır. Bu yüzden var olan muhalefeti bölerek, etkisizleştirerek yol almaya çalışıyor. Anayasa değişikliğinde ısrar ederek kendine ait bir hukuki mevzi kazanmak istiyor. Çokça örneği verilen kaptaki kurbağayı birden sıcak suyun içine atmadan yavaş yavaş ısıtarak, uyuşturarak, alıştırarak pişirmek istiyor ve bu uygulamasında oldukça başarılı oluyor.

Daha önceki yazılarımda belirttiğim gibi emperyalizmin, Tek Dünya Devleti gibi bir hedefi var. Bu temelde küresel burjuvazi, bu devletin organlarını oluşturmaya ve ulus devlet yöneticilerini de bu sürece katmak için çalışmalar yürütüyor. Zaman ilerledikçe bu merkezlerce yapılan mali, askeri, teknolojik ve kültürel operasyonlarla ulus devletlerin gereksizliği düşüncesi daha fazla insandan destek buluyor. Tek Dünya Devletine geçmenin yolu, (5-6 tane olarak kurulacak) Bölgesel Federasyonlardan geçiyor. Dünya siyasetini yakından takip edenler hemen bileceklerdir; emperyalizmin düşünce üreten kurumları, Müslüman ülkeleri içine alan bir örgütten, Vatikan gibi bir oluşumdan ve Halifeden sık sık söz ediyorlar. Bu anlamda Orta Asya’daki Türk Cumhuriyetlerini, Orta Doğu ülkelerini ve Kuzey Afrika’daki ülkeleri kapsayan ve başkenti İstanbul olan ASRİKA Konfederasyonu fikri Türkiye’de savunuluyor. Asrika Konfederasyonu’nun yazılmış ve hazır olan bir anayasası bile var. Bu amacı gerçekleştirmek için durmadan uluslararası toplantılar yapılıyor ve buna uygun olarak Diyanet İşleri Başkanlığı etkinlikler düzenliyor. Geçen yıl devlet, 95 milyar dolar parayı bu amaç doğrultusunda yurt dışında harcadı. Değişik coğrafyalardan 13 milyon sığınmacı Türkiye’ye getirilerek kozmopolit çok uluslu ve çok kimlikli bir toplum yaratılmak isteniyor. Böyle büyük bir projenin emperyalist ve siyonist merkezlerden bağımsız olarak yürütülmesi mümkün değildir. İşte bu yüzden çapasını Batı merkezlerine bağlayan değişimci CHP yöneticileri, laiklik ve sığınmacılar konusunda üç maymunu oynuyorlar, iktidarla uyumlu muhalefet, eften püften konuları diline dolayarak kitleleri uyutuyor. Muhalefetten ciddiye alınacak bir direniş görmeyen iktidar, amaçları doğrultusunda kararlılıkla yürüyor. Ayağa kalk Türkiye!Lambaları aç- kapa!” eylemine CHP yöneticilerinin bile katılmaması mizahın konusu olmakla birlikte siyaseten ülke açısından çok acı bir durumdur.

AKP’nin iktidar olduğu dönem boyunca eğitimde gerçekleştirdiği yıkımı yazsak yüzlerce sayfalık bir metin ortaya çıkar. Önümüzdeki günler içinde muhalefetin suskunluğunu ve beceriksizliğini arkasına alan iktidarın bu tür konularda daha fazla pervasız olacağından hiç kimsenin şüphesi olmasın. Yazımızın konusunu oluşturan Öğretmenlik Meslek Yasası ile bağlantılı olarak söyleyecek olursak iktidarın; öncelikle öğretmenleri kendi ideolojilerinin taşıyıcısı ve savunucusu yapmak istediğini hemen belirtmeliyiz. Bir milyonu aşkın öğretmen, Asrika Konfederasyonu’nun fikri misyonerleri kılınmak isteniyor. Cumhuriyet yeni kurulduğunda Atatürk, “Öğretmenler! Yeni nesil sizin eseriniz olacaktır.” demişti. Cumhuriyetin ilk yıllarında öğretmenler, aydınlanma düşüncesinin kitlelere taşınmasında çok önemli görevler üstlendiler ve büyük işler başardılar. Öğretmenin önder özelliğinin farkında olan iktidar da, öğretmenleri ikna ederek(!), ikna olmayanları meslekten uzaklaştırarak öğretmenler arasında kadrolaşmak istiyor. Milyonlarca öğrenciye ve veliye istenen doğrultudaki dinci fikirler öğretmenler eliyle ulaştırılmak isteniyor. Bu konuda AKP, çok kararlı bir tutum sergiliyor. Yeni kuracağı akademi ile, mülakatla, cezalandırma ve meslekten uzaklaştırma yöntemleriyle amacını gerçekleştirmek istiyor. İşsizliğin dorukta olduğu bu günlerde yeterli bir bilince de ulaşamamış öğretmenler, daha şimdiden susarak, itiraz etmeyerek bu planın bir parçası olacaklarını bizlere gösterdiler. Eğitim Sen, Eğitim İş gibi dünyada ve ülkede olanları doğru okumaktan uzak eğitim sendikalarının bu gidişe karşı koymaları ve bir muhalefet örgütlemeleri mümkün değildir. Hele hele Cumhuriyete, aydınlanma düşüncesine tutarlı bir laiklik anlayışına karşı olan Eğitim Sen’in bu alanda yapacağı doğru bir şey yoktur.

Atatürk’ten, Cumhuriyet değerlerinden söz eden Eğitim İş ise umudunu küresel sisteme bağlanmış CHP’den medet umuyor.

CHP’ye gelecek olursak o da aynı eğitim sendikaları gibi sorunu yüzeysel ele alarak işi geçiştirmeye çalışıyor. CHP’nin eğitimden sorumlu olan Suat Özçağdaş’ın Meclis’te attığı nutuktan başka bir etkinliğinin olmadığını üzülerek görüyoruz.

Sol gazete ve dergilerde, televizyonlarda konu ile ilgili yazılanlar, yapılan eleştiriler çok yüzeysel ve içerikten yoksun olduğunu da belirtmek gerekiyor. Muhalefet partilerinde, eğitim sendikalarında, gazetelerde, televizyonlarda işinin erbabı olmayan ve kitleleri yanlış yönlendiren kişilerce köşe başlarının ele geçirilmesini tesadüfle açıklamak mümkün değildir. 56 Müslüman ülke içinde laik, çağdaş olan bir ülkenin insanları, istemese bile adım adım geriye, karanlığa ikna edilmesi ve götürülmesi ancak önderlerinin satın alınmasıyla gerçekleşir. Öğretmenlik Meslek Yasası ve bu yasaya karşı ortaya konan tutum bizlere bu gerçeği kafamıza vura vura öğretiyor.

Yazar hakkında

Ferit Gültekin

Yorum bırak

64  −    =  54

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.