Genel

CHP’nin Sırtındaki Sosyal Demokrasi Hançeri

Sosyal Demokrasi, halka ve Kemalizme düşman bir ideolojidir.

Kemal Kılıçdaroğlu, 22 Mayıs 2010’dan 8 kasım 2023 tarihine kadar aralıksız olarak 13 yıl CHP’yi yönetti. Yıllarca ülkeyi tek başına yöneten AKP’den bıkan seçmen, CHP yönetiminin “Bu kez başaracağız.” vaatlerine kanarak oy verdi ama sonuç tam bir hayal kırıklığı oldu. Sol televizyon kanallarında programa çıkan konuşmacıların para karşılığında Kılıçdaroğlu güzellemeleri yapmaları sayesinde Kılıçdaroğlu’nun bir Amerikan-Feto projesi olduğu gerçeğini unutturularak bir kurtarıcı olarak sunuldu.

Seçimde alınan sonuç ise tam bir hayal kırıklığıydı.

Erdoğan yine kazanmıştı.

Alınan yenilginin ardından yapılan kurultayda, delege ağırlığını elinde bulunduran Kemal Kılıçdaroğlu’na kesinlikle kazanacak gözüyle bakılıyordu. Özgür Özel’in zayıf bir aday olması, İstanbul’dan getirilen yüklü miktardaki paranın delegelere dağıtılmasıyla giderildi ve Kılıçdaroğlu Genel Başkanlığı kaybetti.

Erdoğan karşısında girdiği her seçimi kaybeden, CHP içinde ise her kurultayı kazanan Kılıçdaroğlu’na bu sonuç çok ağır geldi ve partideki Brutuslar tarafından hançerlenmesini bir türlü hazmedemedi, bir Sezar edasıyla, “Hançerlendim!” diyerek feryat etti ama “Brutusların” kim olduklarına dair bir isim ağzından çıkmadı.

Kemal Kılıçdaroğlu sırtına aldığı hançer yarası her sızladığında, “Hançerlendim! Sırtımdan hançerlendim!” diyerek medyadan Brutuslara mesaj gönderdi.

Oysa CHP tarihi açısından değerlendirdiğimizde, kendisi de ABD- FETÖ hançeriydi.

CHP’nin kuruluş değerleri içinde yer alan ulusçu, Jakoben ve üniter devlet yanlısı özellikleri AKP döneminde partiden tasfiye edildi.

Yazımızın konusu olan sosyal demokrasi düşüncesi, 1980 dönemi koşullarında CHP kitlesine Alman emperyalizmi ile birlikte hareket eden kişiler eliyle taşındı. Atatürk’ün düşüncelerine çok uzak olan Erdal İnönü, bu hareketin liderliğini yaparken diğer taraftan aynı şekilde Kemalizm yerine kendine İskandinavya’da çıkış yolu arayan Bülent Ecevit, kendi kontrolünde olan demokratik sol dediği tanımsız, her döneme göre değişen bir düşünceyi ortaya attı. CHP’ye oy veren kitleler; demokratik solla, sosyal demokrasi arasında mekik dokurlarken Kemalizmi temsil etme görevi de Kenan Evren’e kaldı. Faşist cuntanın ve elinde bastonu başında şapkasıyla Kenan Evren’in yaptığı her şey, Atatürkçülüğün hanesine yazıldı.

Bugünlerde CHP yöneticilerinin neredeyse tümü, söze Mustafa Kemal’den alıntılar yaparak başlayıp kapanışı sosyal demokrat değerlere bağlı olduklarını bildirerek tamamlıyorlar.

Sosyal Demokrasi ve CHP ilişkisi üzerine olan düşüncelerimizi daha önceki yazılarımızda belirterek; Atatürkçülükle Sosyal Demokrasinin birbirlerinin inkarı olan düşünce sistemleri olduğunun altını kalınca çizerek, kendini Atatürkçü olarak tanımlayanların sosyal demokrat olamayacaklarını ve sosyal demokratların da Kemalist olamayacaklarını ifade etmiştik. Nitekim yazımda adlarını vereceğim sosyal demokrat örgütlerin hiçbiri Kemalizme olumlu anlamda bir atıfta bulunmazlar. Sosyal Demokrasinin dünyada en önemli özelliklerinden biri de sosyal demokrasi hareketinin kıta Avrupa’sıyla sınırlı olduğudur. Dünyada Avrupa dışında bir sosyal demokrat hareket yoktur, olanlar da Alman emperyalizminin siyasi uzantısı olan muhalefetteki partilerdir. Amerika, Afrika ve Asya kıtalarındaki egemen burjuvazinin çalışan kitlelere vereceği bir sus payı yoktur. Türkiye, gelir dağılımı en bozuk ülke sıralamasında 50 ülke içinde Hindistan’ın bir sıra üstünde – 49’uncu sırada – yer alıyor. Sosyal demokrasinin uyguladığı ve savunduğu ekonomi modeli, liberal piyasa ekonomisidir. Avrupa’da iktidardaki sosyal demokrat partiler, bu ekonomik modeli uyguladıkları için çalışan emekçi kitleler hızla bu partileri terk ediyorlar.

Türkiye’deki emekçi kitlelerin sosyal demokrasiden görecekleri bir fayda yoktur.

Sosyal Demokrasi Bataklığındaki CHP

CHP’nin 38. Olağan Kurultayı 4-5 Kasım tarihlerinde gerçekleşti ve Manisa Milletvekili Özgür Özel, CHP Genel Başkanlığı’na seçildi. Yaklaşık olarak iki ay sonra merkezi Ankara’da bulunan Sosyal Demokrasi Derneği’ni ziyarete gitti.

Göreve geldiğimizden beri sekreter arkadaşımızla gelen randevu taleplerine birlikte bakıyoruz. Arkadaşım ‘SDD’den randevu talebi var’ deyince ‘kabul etme’ dedim. Şaşırarak dönüp bana bakınca ‘sözümüz var, biz gideceğiz’ diye devam ettim. CHP’de bir heyecan var, sosyal demokratlarda bir heyecan var. Şimdi o heyecanı büyütmek sorumluluğumuz var…

Heyecanlı” sosyal demokrat olan Özgür Özel, dostlarını görünce daha da heyecanlanarak Almanya ziyaretinde Almanya Şansölyesi ve Sosyal Demokrat Parti (SPD) Başkanı Olaf Scholz’la yaptığı görüşmede neler konuştuğunu şöyle anlatıyor:

Almanya’da Scholz’la kulaklarınızı çınlattık. Orada SPD ile Friederich Ebert Vakfı’nın (FES) birlikte yaptığı çalışmaları ve vakfın sahadaki etkisini konuştuk. Sizin burada FES’le çalışmalar yaptığınızı biliyorum, takip ediyorum. Benzer bir şekilde vakıflarımızın, derneklerimizin etkili olmasını istiyorum.

Özel; SPD, Friederich Ebert Vakfı ve Sosyal Demokrasi Derneği’nin ortaklaşa yürüttükleri çalışmalardan övgüyle söz ediyor.

Friederich Ebert Vakfı, Almanya’da Friederich Ebert adına kurulmuş bir vakıftır. İlgi alanı, sosyal demokrasi adına yapılan çalışmalardır. Friederich Ebert, 1920’li yıllarda Almanya’da işçi hareketini kanla bastırıp önderlerini katleden bir sosyal demokrattır.

Alman burjuvazisi onun bu hizmetine karşılık olarak adına bir vakıf kurdu. Bu vakıf, Türkiye gibi ülkelerde sol hareket içinden işbirlikçi devşirmekle ünlüdür ve Türkiye’de sosyal demokrasi adına yapılan her etkinlikte bu örgüt karşımıza çıkıyor.

Merkezi Ankara’da olan Sosyal Demokrasi Derneği’nin Genel Başkanı olan Sami Doğan, Özgür Özel’in yaptığı konuşmaya cevap olarak “CHP’nin artık 21. yüzyılın başında yeni ve güncel bir programa ihtiyacı olduğunu” dile getirmiş.

CHP’nin parti programında yazılı olup da uygulanmayan bir 6 ok programı var. Dernek Başkanı Sami Doğan, Özgür Özel’e kibarca, “Şu Atatürk’e ait olan 6 ok programını bir kenara atarak sosyal demokrat değerleri içeren bir program yazarak Kemalizm illetinden kurtulalım.” diyor.

Dernek Başkanı Sami Doğan’la aynı duygu ve düşünceleri paylaşan Özgür Özel, 30 Mayıs 2024’te adı anılan derneğin hazırladığı, “21’inci Yüzyılda Yeni Sosyal Demokrat Belediyecilik” paneline katılarak Atatürkçülükle sosyal demokrasi karışımı bir çorbayı panele gelen izleyicilere içirdi.

Özgür Özel panelde konuşma yapıyor, arkasında yer alan panoda Fredrich Ebert Vakfı’nın adı var. Türkiye’de sosyal demokrasi adına yapılan her etkinliğin altında bu vakfın imzasının olduğunu belirtmiştik. CHP’ye düşünce üreten ve ona yön veren bu kurum, CHP içindeki Alman emperyalizminin elidir, dilidir.

Sosyal Demokrasi Derneği’nin internet sayfasında “İşbirliği Yaptığımız Kurumlar” listesinde Friedrich Ebert Vakfı, Sosyal Demokrasi Vakfı (SODEV) ve Türkiye Sosyal Ekonomik ve Siyasal Araştırmalar Vakfı (TÜSES) yer alıyor.

TÜSES’in kurucular listesinde; Türkan Akyol, Koray Göymen, Altan Öymen, İsmail Cem, Ercan Karakaş, Hikmet Çetin, Şahin Alpay, Emre Kongar gibi tanınmış birçok siyasetçi ve akademisyenin olduğunu görüyoruz. Şahin Alpay gibi Fetöcülerin, İsmail Cem, Hikmet Çetin, Ercan Karakaş gibi yeminli Atatürk düşmanlarını anlayabiliyoruz da Emre Kongar gibi her akşam ne kadar Atatürkçü olduğunu yana yakıla anlatan bir kişinin sosyal demokrasi savunuculuğu yapmasını yadırgıyorum. Yadırgıyorum çünkü, akademik ünvanı prof. olan bir kişinin bunun ayırdına varamaması bilim adına üzüntü vericidir. Hoca’mız, Cumhuriyet’teki köşesinde haftalar boyu süren bir yazı dizisinde Atatürkçülükle sosyal demokrasiyi bağdaştırarak literatüre katkıda bulunmuştu. Bu yazıları yazarken kurucusu olduğu TÜSES’in, SODEV’in ve SDD internet sayfalarında Atatürk’le ilgili bir tek olumlu cümle kurulmadığını da sorgulaması gerekirdi. Bilimsel akıl, soru soran akıldır. Avrupa’daki en büyük sosyal demokrat partisi olan SPD yetkililerinin neden Atatürk düşmanı olduklarını biraz düşünse böyle ipe sapa gelmez yazılar yazmazdı.

Friedrich Ebert Vakfı Türkiye Temsilciliği, 1988 yılından beri faaliyette bulunuyor. Vakıf Türkiye’de; kadın, LGBT+, gençlik, medya ve yerel yönetimler konularında toplantılar düzenliyor. Aşağıda Özgür Özel’in övdüğü Sosyal Demokrasi Derneği ile birlikte yaptıkları bir çalışmanın duyuru afişini görüyorsunuz. Afişteki harfler özellikle LGBT+ renkleriyle boyanmış.

Aynı örgütler bu kez de kadın çalışması yapmışlar. CHP’li kadın yöneticiler Alman parasıyla ve Alman ideolojisiyle eğitiliyorlar.

Bir başka etkinlik afişinde Alman Vakfı, Bahçeşehir Üniversitesi Vakfı, Marmara Belediyeler Birliği ve yereliz.org buluşarak ortak bir etkinlik düzenlemişler.

yereliz.org sayfasına baktım, site 2017 yılında kurulmuş ve amaçları içinde “Küresel amaçların Türkiye’de yerelleştirilmesi için izleme, araştırma, uygulama ve savunuculuk çalışmaları yapar.” diyerek belediyelerle yapılan çalışmaların önemini belirtiyorlar. Çalışma ilkelerini sıralarken birinciliği, “Yerele ve yerelin gücüne” vermişler ve şöyle devam etmişler: “Yetki ve sorumluluğun merkezi yapılardan demokrasinin güçlendirildiği yerel ve bölgesel düzeylere kaydırılması ve dağıtılması için politikalar geliştirir.”

Bu ifade ile Türkiye’nin özerk bölgelere ayrılarak parçalanması, yumuşak sözcüklerle savunuluyor.

Alman Vakıfları, Üniversiteler, sosyal demokrat belediyeler, üniter devletin altını oyarak federalizme giden yolların taşlarını döşüyorlar. CHP’nin tüm belediye başkanları, bu çalışmalarda yer alarak, Atatürk nutukları atarak vatanı bölen çalışmalara omuz veriyorlar.

Bir başka afişte yine Alman Vakfı, TÜSES ve SODEV buluşmuşlar.

Afişte yer alan kişiler; CHP İl Başkanı Özgür Çelik, Beyoğlu Belediye Başkanı İnan Güney, SODEV eski Başkanı Ertan Aksoy ve Alman SPD Milletvekili Nezahat Baradari…

Avrupa’da Türk asıllı olarak milletvekilliğine seçilenler ajanlığı kabul etmeden asla aday olarak gösterilmezler. Bu gerçeği bilerek bu afişe bakalım. Panel afişinde sorulduğu gibi acaba CHP’li belediyeciler nasıl bir belediyecilik yapacaklar?

Yukarıda yer alan fotoğrafı, ABD tarafından fonlanan bianet.org adlı siteden aldım. Haber 1 Aralık 2022 yılında yayımlanmış. Friedrich Ebert Vakfı ve Sosyal Demokrasi Vakfı (SODEV) birlikte Beşiktaş’ta bir otelde toplantı düzenlemişler. Toplantıya o dönemin Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu ve CHP Belediye Başkanları katılmışlar. Toplantının açılış konuşmasını SODEV Başkanı Ertan Aksoy yapmış.

Fotoğrafın sol başında yer alan gözlüklü kişi, Friedrich Ebert Vakfı (FES) Yönetim Kurulu Başkanı VE Avrupa Parlamentosu eski Başkanı Martin Schulz’dur. Schulz, elini samimiyetle Kaftancıoğlu’na uzatıyor. Kılıçdaroğlu zevkten dört köşe olmuş, herkes mutlu, SODEV Başkanı Ertan Aksoy, dönmüş birilerine laf yetiştiriyor.

SODEV, yaptığı panel, seminer gibi etkinliklerle CHP’ye durmadan kadro yetiştiriyor. SODEV’in sertifikasını alanlar CHP’de hızla yükseliyorlar. Bir parti emperyalizm tarafından işte böyle ele geçiriliyor. Alman Vakfıyla SODEV’in, TÜSES’in, Sosyal Demokrasi Derneği’nin birlikte organize ettikleri yüzlerce etkinlik var. Ayrıca CHP Belediyelerinde çalışan görevliler; yerel yönetimler, toplumsal cinsiyet eştliği, LGBT+, kadın politikaları temelinde emperyalist ideolojilerle eğitimden geçiriliyorlar. CHP, bugün itibarıyla küresel politikalara bağlanmış, politikası gerici bir partidir. Muhalefette Alman politikasının bir emir erine dönüşmüş bir parti, kazara iktidara geldiğinde de Alman emperyalizminin soktuğu akılla hareket edeceğinden hiç kimsenin şüphesi olmasın!

Atatürk mü?

Kuvayi Milliye mi?

Hadi canım sende!

Bu tür sözlere ancak Halk TV, TELE1, KRT gibi kanalları seyredip CHP Genel Merkezi tarafından yemlenen konuşmacıların palavralarına inananlar kanar.

Yazımızı, Türkiye’de Alman vakıflarının yıkıcı-bölücü ve ajan faaliyetleri konusunda ilk yazıları yazan Doğu bilimcisi Tamer Bacınoğlu’nun 6 Temmuz 1999 yılında Cumhuriyet gazetesinde yayımlanan “Türkiye’de Alman Vakıflarının Marifetleri” başlıklı makalesine atıf yaparak tamamlayalım.

Bacınoğlu, Alman Şarkiyat Enstitüsü Başkanlığı yapmış olan Prof. Dr. Udo Steinbach’ın 15 Eylül 1998 günü Katolik Kilisesi’ne bağlı Lingen Akademisi’nin çağrısı üzerine verdiği “İslam’ın Avrupa İçin Önemi” konferansında şöyle dediğini aktarır:

Sorun, Atatürk’ün bir Paşa fermanıyla yarattığı yapay bir ürün Türk devleti ve Türk ulusudur. Sorun, Kemalizm ve Kemalizmin ulusçuluk ve laiklik ilkeleridir. Sorun, uyduruk, zorlama ve yapay Türk ulusudur. Böyle bir ulus yoktur. Olmadığını, Türkiye’de yaşayan Kürt/Türk, Müslüman/Laik, Alevi/Devlet çatışmalarında görmekteyiz. Bu uyduruk ulusu Atatürk nasıl kurdu? Önce Ermenileri yok ettiler, sonra da Rumları. Kürtleri şu güne kadar neden yok etmediler bilinmez…

Atatürkçü(!) Özgür Özel’in Alman dostlarının Atatürk’le, Türk ulusuyla ilgili düşünceleri böyledir. Almanlar, yıllardır bu fikirler temelinde CHP yöneticilerini eğitip, yetiştiriyorlar. Atatürk’ten, Cumhuriyet’nin kuruluş değerlerinden ve Türk ulusundan nefret edenlerin gideceği yer, Tayyip Erdoğan’ın şefkatli kollarıdır.

Yazar hakkında

Ferit Gültekin

Yorum bırak

  +  9  =  12

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.