Dikkatinizi çekti mi bilmem, AKP ile uyumlu olması için CHP’nin başına Kılıçdaroğlu’nun getirilmesiyle yeni bir devir başlamıştı.
Kılıçdaroğlu, daha geniş kesimden oy alma bahanesiyle kitlesine laikliği, Cumhuriyet değerlerini unutturdu.
“Değişim, dönüşüm” sloganıyla gelenlerin, “Piro Kemal’den farklı olduğunu şimdiye kadar ben göremedim, bir gören varsa lütfen bana söylesin.
Sıcakların iyice bastırdığı bu günlerde, size politika üstüne ahkâm kesmeye hiç niyetim olmadan sözü hemen müziğe getirmek istiyorum.
Bir insanın dinlediği müziğe bakarak o kişinin kültürel durumu hakkında bir yargıya varabilirsiniz.
Daha önceki yıllarda CHP yöneticileri, önemli günlerde verdikleri halk konserlerinde, Zülfü Livaneli, Edip Akbayram, Selda gibi solcu şarkıcıları sahneye çıkarıyorlardı.
Şimdi bu şarkıcılar gözden düştü, onların yerini; Sıla, Gülşen, Demet Akalın gibi şarkıcılar aldı.
Magazin basınında yer alan ve cesur pozlarıyla yeri göğü inleten şarkıcılar bu ara CHP’li yöneticilerinin gözdesi oldular.
Hadise’yi herkes tanır.
Aşklarıyla, kalçasıyla kendisinden her zaman söz ettirmesini bilir.
Beşiktaş Belediyesi’nin 19 Mayıs’ta düzenlediği “Gençlik Festivali’nde bu yıl da yerini aldı.
Beşiktaş’ın Belediye Başkanı Rıza Akpolat, konsere gelen seyircilere günün önemini, anlamını belirten bir konuşma yaptı ve gençlere seslenerek, “…Cumhuriyet en çok sizin hakkınız. Bu bayramı doya doya kutlayın diye Ulu Önder sizlere armağan etti.” dedi.
Akpolat’ın bir yanlışı var: Atatürk Cumhuriyeti, gençler kutlasın diye değil, onu koruyup, kollasın diye emanet etmişti.
Eh! Milli günler, son zamanlarda hoplama, zıplama günleri olarak algılandığı için Başkanın aklında sadece kutlama faslı kalmış.
Önce sahneye Murda, daha sonra 21.30’da sahneye Hadise çıktı.
Elinde, Atatürk resimli Türk bayrağı ile 10. Yıl Marşı’nı söyledi.
Dona benzeyen giysisiyle 10. Yıl Marşı’nı söylemesi, bazı kesimler tarafından eleştirildi ve bu davranışı, Atatürk’e Cumhuriyet değerlerine saygısızlık olarak değerlendirildi. Sosyal medyada hakkında yazılanların en terbiyeli (!) olanlarını bile yazsam Horozlu Ayna, RTÜK tarafından kapatılabilir. Ben bu vatandaşların tepkilerini biraz abartılı (!) buluyorum.
Ne var yani, Hadise de en az Kılıçdaroğlu, İmamoğlu ve Özer kadar Atatürkçü bir kişidir.
Ermeni asıllı şarkıcı Hayko Cepkin de Tekirdağ sahilinde 19 Mayıs günü verdiği konserde, sahneye kalpaklı Atatürk görüntüleri yansıttı.
Bu ara şarkıcıların en önemli kazanç kapısı CHP’li belediyeler.
Gündelik hayatında zerrece Atatürk’e yer vermeyen bazı şarkıcılar, sahneye çıkınca birden Kemalist kesilip Uğur Mumcu gibi laflar ediyorlar. Ben bu davranışları, samimiyetsiz, çıkarcı ve tiksinti verici bularak kınıyorum.
Hadise, 2011 yılında Belçika’daki bir dergiye verdiği demeçte, “Ben Türk değil, Belçikalıyım. Türkiye zaten yaşanacak yer değil” demişti.
Hey gözünü sevdiğim parası, Türklükle duygusal bir bağlantı kuramayan kişiye bile, “Türküz…Türk önde, Türk ileri” sözlü marşlar bile söyletebiliyor.
Bu ara hep köpeklerden konuşuyoruz.
AKP’nin getirdiği yasa tasarısına karşı, muhalefet direnerek önerinin yasalaşmasını engellemeye çalışıyor.
Yazarlar imza toplayarak, açıklama yaparak, hayvan hakları savunucuları toplantı ve miting yaparak sokak köpeklerine sahip çıkıyorlar.
Tüm sol partiler yasaya karşı görüş belirtiyorlar.
Televizyonda konuşanlar ve köşelerinde yazı yazanlar içinde çok keskin laflar edenleri gördüm ama İzmir Çeşme Belediye Başkanı Lal Denizli gibi tepki göstereni(!) hiç görmedim.
Bildiğiniz gibi Lal Denizli, Antrenör Mustafa Denizli’nin kızıdır.
Denizli ailesi, Beyaz Türklerdendir.
Lal Denizli, teninin rengi beyaz olduğu için olsa gerek, Çeşme Belediye Başkanlığı’na kontenjandan paraşütle geldi.
Ne diyelim, makamı hayırlı olsun!
Lal Başkan, AKP’nin yasasına tepki olarak koltuğuna kendi köpeğini oturttu ve basına birlikte poz verdiler.
Sosyal medya adresinde aşağıdaki fotoğrafları ve cümleleri paylaştı.
Köpeği Moro, Lal Denizli’nin çocuğu imiş.
İnsanı ve hayvanı her alanda eşitleyen mantık burada da karşımıza çıktı.
Artık Batıdan estirilen düşünce akımıyla bazı insanlar besledikleri köpeklerini oğlu, kızı olarak niteliyorlar.
“Çocuk Moro”, ikinci fotoğraf karesinde gördüğünüz gibi makam koltuğuna kurulmuş ve bir Başkan olarak annesine ilk talimatı veriyor. Eski Türkiye’de 23 Nisan’da, makam koltuklarına çocuklar oturtulurdu. Şimdi yeni Türkiye’de CHP’li bir Belediye Başkanı, çocuğu olan köpeğini makam koltuğuna oturtup poz veriyor. Moro, annesiyle birlikte o gün Çeşmelileri ağırlamış.
Çeşmeliler ne hissettiler, ne düşündüler bilemem ama fotoğrafta bir şey dikkatimi çekti. Duvardaki Atatürk, böyle bir rezalete tanık olmamak için yüzünü başka yöne çevirmiş.
Atatürk de köpekleri çok severdi.
Son köpeğinin ismi Foks idi.
Atatürk hiçbir zaman Lal Denizli gibi Cumhurbaşkanı makam koltuğuna köpeği Foks’u oturtup poz vermedi. Atatürk için köpek köpekti, insan da, insandı.
Ertuğrul Özkök, Lal Denizli için, “İleride İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı olacak.” demişti.
Ertuğrul Özkök dediyse bir bildiği var demektir.
Ertuğrul Özkök’ün de ten rengi beyazdır.
O da Beyaz Türklerdendir.
İzmir’in Belediye Başkanları genel olarak Beyaz Türklerden seçilir. Bu gelenek Tunç Soyer’den sonra bozuldu, sağ olsun Ertuğrul Özkök, bu geleneğin bozulmayacağının müjdesini verdi bizlere.
Daha şimdiden Lal Denizli’nin Başkanlığı, İzmir’e hayırlı olsun.
Lal Denizli Başkan olduğunda bu işe en çok İzmir’in köpekleri sevinecektir sanırım. Her ne kadar hemcinsi oldukları Moro gibi Belediye Başkanı koltuğuna oturup poz veremeseler de bir köpeğin birçok insandan bile daha ayrıcalıklı olduğunu görüp, sevinerek, teselli olacaklar.
[…] de “Hadise’nin Donu ve Lâl’in Köpeği” adlı yazımda Lâl Denizli’nin bu tavrını […]