Genel

Sosyalistlerin Onuru

Onuru olan dik durur.

Vikipedi’deki “Emek ve Özgürlük İttifakı” maddesine bakıyorum. Şöyle yazıyor:

Emek ve Özgürlük İttifakı veya diğer adıyla Üçüncü İttifak, Türkiye’de bir sonraki genel seçimler için 25 Ağustos 2022 tarihinde kurulmuş bir siyasi ittifaktır. Halkların Demokratik Partisi (HDP, Türkiye İşçi Partisi (TİP), Emek Partisi (EMEP), Emekçi Hareket Partisi (EHP), Toplumsal Özgürlük Partisi (TÖP) ve Sosyalist Meclisler Federasyonu (SMF) ittifakta yer almaktadır.

İttifak partileri, Türkiye toplumunda ‘eşitlik, özgürlük, kardeşlik, barış ve demokrasi temelinde bir değişimi yaratacak birlikteliği’ sağlayacak siyasi iradeyi oluşturmak amacıyla harekete geçildiğini belirtmiştir.

Buraya kadar yazılanlar doğru mu?

Doğru.

Yukarıdaki listede yer alan anlı, şanlı sosyalist partilerimiz, toplantılar düzenlediler ve Türkiye’nin kaderini belirleyecek kararların altına imzalarını atıp harekete geçtiler. Kendi sosyal medya kanallarında, gazete köşelerinde, açık oturumlarda çok isabetli durum analizleri yaptılar ve Cumhur, Millet ittifaklarından bir şey çıkmayacağına inanan emekçilere umut ışığı oldular.

Artık hedef belli, niyet belli olup işi kotaracak kişiler de hazırdı.

Ama o ne?

Haber, memleketin en ucundan geldi.

Kars’ta bir düğün salonunda partisinin İl Kongresi’ne katılan HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, “Biz HDP olarak en kısa zamanda kendi cumhurbaşkan adayımızı Türkiye halklarıyla paylaşacağız. HDP kendi adayını çıkaracak, kendi adayını gösterecek ve kendi adayıyla girecek.” dedi.

Yahu! Bizim sosyalist partilerimiz, kendi aralarında eşitlik temelinde bir anlaşma ve ittifak yapmamışlar mıydı?

Yoksa ben yanlış mı biliyorum?

Az buçuk, sosyalistler arasındaki ittifak görüşmelerini yakından bilirim. Eşitliğin olmadığı bir platformda sosyalistler asla yer almaz.

O zaman Pervin Buldan’ın davranışını nereye koyacağız?

Pervin Buldan, bizim dev gibi sosyalist partilerimizi hiç kaale almadan, kendi başına iş yapmaya kalkıyor.

Buna ne denir?

Sosyalist jargonda bu davranışa ne dendiğini bizim sosyalistlere bırakalım. Halkımız bu durumu “adam yerine konulmamaklaaçıklar. Bu deyimi kullandığımdan ötürü feminist sosyalistlerimiz “Ne demek adam yerine?” deyip, itiraz ederek fazla cinsiyetçi bulabilirler. Ben de kuracağım cümleleri cinsiyetten arındırarak soruyorum.

  • HDP, ittifak ettiği sosyalist partileri hiçe sayarak,Bir Kürt ağası gibi davranarak, neden kendi başına hareket ediyor?
  • Halklara vaat ettikleri ‘eşitlik, özgürlük, kardeşlik, barış ve demokrasiyi’ kendi içinde uygulamayanların ikiyüzlülüğüne ne denir?
  • HDP, siyaseten neden böyle bir terbiyesizlik yapıyor?

Bu açıklamadan sonra HDP yetkilileri, değişik zamanlarda bu tür açıklamalarda bulundular.

Bizim sosyalist partilerde “tıs” yok!

Kendilerine karşı yapılan bu saygısızlığı yalayıp yuttular.

Aradan epey bir zaman geçti.

İttifak bileşenleri Kartal Meydanı’nda bir miting yaptı.

Ertesi günü Deniz Gezmiş’in yoldaşı Mustafa Yalçıner, Evrensel’deki köşe yazısında kısa bir paragrafla bu önemsiz(!) soruna şöyle değindi.

HDP’nin aday konusunda tutumunu, müttefikleriyle görüş birliği aramadan ve Emek ve Özgürlük İttifakı ve tutumunu önemsemeden açıklaması, şüphesiz ittifak hukukuna sığan ve kabul edilebilecek bir tutum değildi. Ancak bu, ittifak- içi bir konu olarak sorunun bir yanı ve tartışılıp bir sonuca varılacaktır.

Lenin, “Emperyalistler dünyayı, ekonomik ve askeri güçleri oranında paylaşırlar.” diyordu. Hiç şüphesiz ki, sosyalist örgütlerin kendi aralarındaki hukukunu belirleyen şey ise harekete geçirebildikleri kitlelerin nicel oranıdır.

Bir zamanlar yanındakilerden biri Stalin’e yaklaşarak, “Yoldaş, Vatikan bize savaş ilan etmiş. Ne yapalım?” diye soru sorunca Stalin, pala bıyığını sıvazlayarak hafifçe gülümsemiş. Ardından soru soran adama, “Söyler misin bana, bu Vatikan denilen devletin kaç askeri var?” demiş. Bizim ülkede de sosyalist partiler arasındaki ilişkilerde harekete geçirilen asker sayısı çok önemlidir ve İttifak içindeki sosyalist partilerin aldıkları oyların tümünü toplasak HDP’nin Şanlıurfa’dan aldığı oy kadar etmez.

Bu gerçeği HDP yöneticileri de bildiğinden dolayı bizim sosyalist partileri, politik mücadelede etkisiz eleman olarak görüyorlar.

Mustafa Yalçıner, HDP’nin bizi dikkate almadan aday açıklaması kabul edilebilir bir şey değildir diyor.

Kabul etmezsen ne yaparsın ey Yalçıner?

Yine gidip -60 yıldır yaptığın gibi- emperyalizmin ve siyonizmin operasyon aygıtı olan Kürt milliyetçiliğinin kuyruğuna yapışırsın.

Senin desteklediğin partinin ve içinde yer aldığı Emek ve özgürlük İttifakı’nın bir onuru, bir devrimci duruşu yoktur!

HDP’nin siyasi kuyruğusunuz.

HDP, nereye gidiyorsa siz de oraya gidiyorsunuz.

HDP’nin sosyalist partilere (!) Emek ve Özgürlük İttifakı’na uyguladığı bu davranış, bizlere Türkiye’de sosyalist hareketin olmadığını ve ortalıkta “Sosyalistiz” diye caka satanların da etnik milliyetçiliğin esirleri olduklarını bir kez daha bizlere apaçık göstermiştir.

Yazar hakkında

Yonca Fırat

Yorum bırak

  ×  8  =  16

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.