Genel

Türkiye’nin Muhalefet Sorunu

Mandacılık, bu topraklarda köklü bir gelenektir.

2023 seçimlerine sayılı günler kaldı.

Hemen hemen her gün bir kamuoyu araştırmasının sonuçları önümüze getiriliyor. Bu araştırma sonuçlarına bakacak olursak Millet Cephesi yapılacak seçimde Saray İktidarına son verecek. Yirmi yıldan beri yüzde 21 ile 25 arsında gezinen CHP oyları hareketlenip AKP’yi geçmiş. Saraya uygun muhalefetlik yapmakla suçlanan Kılıçdaroğlu, 1973’lerin Karaoğlan’ı gibi rüzgarı arkasına almış, yeni bir umut olarak meydan meydan geziyor. Millet Cephesi sözcülerine bakarsak bu iş tamam gibi…

Acaba öyle mi?

İki cepheye bölünmüş siyasette bu aralar yeni hareketlenmeler oldu.

Sosyalist sol(!) “Biz de varız.” dedi ve sol tarafta iki cephe kuruldu.

HDP’nin gölgesinde kalarak onun düzleminde solculuk yapılamayacağını anlayan Sol Parti ve Türkiye Komünist Partisi, yanlarına Türkiye Komünist Hareketi’ni ve Devrim Hareketi’ni alarak Sosyalist Güç Birliği’ni kurdular. Ağustos ayında kurulan Güç Birliği, AKP iktidarına son verecek adımları atacağını söyleyerek yoluna devam ediyor.

Altılı yuvarlak masada bir sandalye bulamayan HDP, her seçimde yaptığını yaparak yandaş solcularını yine çevresine topladı. Uzun süren görüşmelerin sonunda Emek ve Özgürlük ittifakı kuruluşunu ilan etti. Bu birlikteliğin içinde HDP, Emek Partisi (EMEP), Türkiye İşçi Partisi(TİP), Emekçi Hareket Partisi (EHP), Toplumsal Özgürlük Partisi (TÖP), ve Sosyalist Meclisler Federasyonu (SMF) yer aldı.

İstanbul’da Haliç Kültür ve Kongre Merkezi’nde kuruluşunu ilan eden ittifakın liderleri konuştular. İttifakın niteliğini açıklayan en özlü konuşmayı, TİP Başkanı Erkan Baş yaparak şöyle dedi:

…Biz Türkiye’nin en yeni ittifakı olabiliriz ama bu toprakların en köklü ittifakıyız. Bizim ittifakımız 1960’larda TİP’in o zaman doğu mitingleri ile başlamış; 12 Mart idam sehpalarında ‘Yaşasın Kürt ve Türk halklarının kardeşliği’ diyen Deniz Gezmişlerle başlamış. 12 Eylül zindanlarında faşist cuntaya karşı direnişle kurulmuş bir ittifaktır bizim ittifakımız…

Erkan Baş’ın anlattığı 60 yıllık bir hikaye. İçinde ne ararsan var; aşk, tutku, mücadele, saflık, ihanet, tertip, aptallık, cinayet, uşaklık, MİT, CIA yıllar içinde birer birer bazen birkaçı sahneye çıkıp görevlerini yaparak gittiler ve 60 yılın sonunda Türkiye sosyalist hareketini Kürt milliyetçiliğinin emri altına sokarak bir enkaz yarattılar. Bu enkazın üstünde tepinenler yine bir araya gelerek ‘Yola devam’ dediler.

Erkan Baş, idam sehpaları, 12 Eylül zindanları” diyerek tumturaklı laflar ediyor. Ajitasyon dolu söylevini bir kenara koyarak bu ittifaka baktığımızda ilk gördüğümüz şey, devrime ihanettir. Ayrılıkçı Kürt hareketinin o dönemde CIA’nın yönlendirmesiyle MİT tarafından oluşturulduğu gün yüzüne çıktı. “Kürdistan Türkiye’nin sömürgesidir. Sömürge ülkelerde ayrı örgütlenme olur. Ayrı örgütlenme, ayrı mücadele” denilerek ortak verilen mücadele sabote edildi ve Doğu’da ayrılıkçılar tarafından devrimci kanı akıtıldı. 12 Eylül’de şamar yiyen sol, bir türlü toparlanamayınca ezik ruh haliyle birileri (!) tarafından PKK’nın kuyruğuna takıldı. Kırk yıldır bizim sosyalist solumuz, emperyalizmin ve siyonizmin bölge operasyon örgütü olan siyasi hareketle devrimcilik oynuyor. Bu oynadıkları ihanet oyununu da kitlelere sosyalizm diye yutturmaya çalışıyorlar.

Apo, kendisiyle görüşmeye gelen HDP heyetine:

..Sayın Ertuğrul ( Ertuğrul Kürkçü), Sırrı (Sırrı Süreyya Önder), Levent (Levent Tüzel) onlar ciddi yaklaşsınlar. Devlette engel olmayacaktır. Kariyerizme, kıskançlığa gerek yok. Devlet benimle görüştüğü oranda sizin ve Türkiye solunun önünü açar. Gencay Gürsoy’a Vedat Türkali’ye selamlarımı söyleyin. Yaşına başına hürmetimiz vardır, gözü arkada kalmasın, davanın takipçisiyiz.

İmralı Tutanakları – Ceyhan Bozkurt Destek Yayınları – (Say: 219)

Ertuğrul Kürkçü, Sırrı Süreyya Önder, Levent Tüzel “devletin açtığı yoldan” giderek HDP listelerinden milletvekili seçildiler.

HDP’nin arabasına binen onun türküsünü söyler.

Görev yaptıkları dönemde Kürt sorunuyla yatıp, Kürt sorunuyla kalktılar. Apo’nun adlarını verdiği Gencay Gürsoy halen görevini yerine getirmeye devam ediyor. Vedat Türkali’ye gelince eski tüfek sosyalistimiz Kürt milliyetçiliğini sosyalizm sanarak yaşlı gözleri arkada kalmadan bu dünyadan sonsuzluğa göç etti.

HDP’nin arabasına binen TİP, Erkan Baş, Barış Atay ve Ahmet Şık’ı HDP listesinden Meclis’e soktu. CHP’den Sera Kadıgil’in katılımıyla dört milletvekili sosyalist görünümlü Kürt milliyetçiliği yaptılar.

Seçimlere az kala kim bilir kaç sosyalistin gönlünden HDP listelerinden milletvekili seçilmek geçiyor. Türkiye’de HDP’ye biat etmeden, onun kuyrukçusu olmadan sosyalistlik(!) yapılamaz hale getirildi. Konuyla ilgili görüşlerimizi dile getirirken şunu her zaman belirttik; HDP politikalarını savunanlar küresel kapitalizmin ve siyonizmin türküsünü söylerler.

Emek ve Özgürlük İttifakı’nın çözmek üzere önüne koyduğu görevlere baktığımızda bu savımızın ne kadar yerinde bir tespit olduğunu görüyoruz. İttifak, yayımladığı deklarasyonla Türkiye’nin içinde bulunduğu durum ve çözüm yolları konusunda ne düşündüklerini açıkladı. Tek adam rejiminin ülke ekonomisi ve toplumsal yaşamda yarattığı tahribatları sıraladıktan sonra çözüm yollarını sıralamakla işe başlamışlar. EYT, adalet sisteminin tıkanması, hayat pahalılığı, işsizlik gibi sorunları ortadan kaldıracaklarını belirttikten sonra “Yerinden ve yerelden yönetim” tanımlamasıyla özerklik isteniyor. “Düşünce, inanç ve vicdan özgürlüğünü kapsayan” bir laiklik tanımı yapılarak sulandırılmış laiklik savunuluyor.

Amerika’nın ve AB’nin bir operasyonu ile Türkiye bir mülteci toplanma merkezine dönüştürüldü. Son olarak AKP yönetimi ile ABD arasında imzalanan Afganlarla ilgili gizli anlaşma ortaya çıktı. Amerika’nın Afganistan’ı işgal sürecinde kendisiyle birlikte çalışanlar ve Taliban’ın karşısında yenilen Afgan ordusu elemanları Türkiye’ye getirildi. “ Geri Kabul Anlaşması iptal edilmelidir. Dönmek isteyen sığınmacılar için bölgede barış ortamı sağlanmalı, birlikte yaşamı talep eden sığınmacılara mülteci statüsü verilmeli, birlikte yaşamın koşulları inşa edilmelidir.” diyerek emperyalizmin bir oldu bitti dayatması sosyalist olarak savunuluyor. Yanlarında kadın ve çocuk olmayan, silahlı eğitimden geçmiş ve hangi siyasi operasyonda kullanılacağı belirsiz genç yüz binlerce işbirlikçi haini savunmak da bizim sosyalistlere düşmüş. ABD’nin avukatlığını yapan solculuk, bizlere Amerikan beslemesi Gurkalarla birlikte yaşamamazı dayatıyor.

Farklı kültürlere, kimliklere, inançlara ve yaşam tarzlarına saygıya dayalı eşit yurttaşlık hakkının hakkının temel bir ilke olarak benimsenmesi” si savunularak toplumun etnik ve dini olarak ayrıştırılmasının hukuki altyapısının oluşturulması isteniyor.

İttifakın belkemiğini oluşturan HDP’nin dile getirdiği “Kürt sorunu”, İttifak tarafından bilindik tezlerle savunulmuş. “Savaş politikaları, inkâr, çatışma yöntemleri, barış, müzakere, diyalog, anadilde eğitim, eşit yurttaşlık, evrensel kimlik hakları” gibi kalıp cümlelerle ayrılıkçı talepler bildirgede yer bulmuş.

“Erkek egemen zihniyet” denilerek feminist bakış açısıyla kadın sorunları ele alınmış. “Toplumsal cinsiyet eşitliği talebi ile küresel kapitalizmin tüm insanlığa dayattığı tezlere bizim sosyalistler dört elle sarılmışlar. Olmazsa olmaz bakış açısıyla LGBT+ savunulmuş.

AKP iktidarı, 20 yılda ülkede her alanda büyük tahribatlar yarattı. Ekonomideki yıkım, toplumsal değerleri de aşındırdı ve sonuçta üstünde yaşanmaz bir ülke ortaya çıktı. Bu durumu gören AKP’nin dışındaki partiler, birbirine benzer talepleri savunmaya başladılar. İttifakın dile getirdiği taleplerin bir çoğu da Millet İttifakı’nın talepleridir aynı zamanda. Dile getirilen bu birbirine benzer istekleri bir kenara koyacak olursak geriye ayrılıkçı Kürt milliyetçiliğinin siyasal talepleri kalıyor. Haa, bir de küresel çetenin istekleri…

Emperyalist güç odakları, ülkemizi yıllar içinde siyasal bir bataklığın içine soktular. Satın alınmış politikacıların marifetiyle parti, dernek, sendika, cemaat, tarikat, holdinglerin katkılarıyla Türkiye’yi dinci bir karanlığa tutsak ettiler. Devleti ele geçirip yeni baştan organize eden AKP iktidarına karşı, gerçek anlamda halkçı, devrimci, yurtsever bir siyasal güç merkezinin yaratılması sorunu ülkenin en önemli sorunlarının başında geliyor.

Türkiye’deki iktidara karşı olduğunu öne süren muhalefetin tümü mandacı ve emperyalizmin işbirlikçisidir.

“Saray iktidarına” karşı en çok kitle desteği olan Millet İttifakı, verdiği mesajlarla ABD ve AB güdümlü olduğunu net bir biçimde ortaya koyuyor. Altılı masanın fikir babaları Davutoğlu ve Babacan’dır. Bu kişilerin tüm siyasal yaşamları efendilerine hizmetle geçmiştir. Bundan sonra da halkın yararına bir tutum almaları mümkün değildir. İktidara geldiklerinde uygulayacakları taslak anayasa, ABD ve AB’nin tam istediği bir anayasadır. Ülkeyi cehenneme sokan merkezlerle işbirliği ve onların isteklerini savunmak, halka yeni kölelikten başka bir şey getirmeyecektir.

Sosyalist ittifaklara gelince onların hâli diğerlerinden daha içler acısıdır. Millet İttifakı sonuçta bir burjuva ittifakıdır ve talepleri de sistem içi reformcu taleplerle sınırlıdır. Tek adam yönetiminin baskı ve kural tanımayan yönetiminden bunalan halka yeni umutlar pompalamakla görevlidir. Kendilerine sosyalist hatta komünist diyen partiler, bugün itibarıyla reformcu sistem içi parti özelliklerini bile yitirerek emperyalizmin işbirlikçiliğine soyunmuşlardır. Kullandıkları eski sosyalist kavramları bir kenara koyduğumuzda geriye bir şey kalmıyor. Savundukları siyasal düşünceler, Vaşington ve Brüksel’de yazılıyor. Onların dilindeki emperyalizm kavramı soyut ve yaşamın gerçeklerinden çok uzaktır. Bizim sosyalistlerin kitabında emperyalizmin uygulamalarına, ülke içindeki işbirlikçilerine, holdinglerine, sivil toplum örgütlerine, medyasına, ideolojisine karşı koyma, teşhir etme gibi davranışlar yoktur. Varsa yoksa kuru ajitasyon ve Denizler, Mahirler, 6. Filo edebiyatı. 1968 yaşandı bitti ama bizim devrimcilerde tutarlı bir mücadele azmi kalmayınca parasız kalan bakkalın eski defterleri karıştırması gibi hep eskilere dönüp durumu kurtarmaya çalışıyor. Samimiyetten ve mücadele azminden uzak bir siyaset yapma tarzı, onları küresel kapitalizmin soldaki işbirlikçiliğine dönüştürüyor. Sistemi eleştiren ve onu köklü bir biçimde yeni baştan proletarya yararına inşa etmekle yükümlü siyasal hareket, sistemin yerine kendisini dönüşüme sokarak twitter solculuğuna varıyor. Şimdi yaptıkları en devrimci eylem, küresel çetenin sosyal medya eğlence mekanlarında var olabilmek. Anlı şanlı parti görevlileri, emperyalistlerin sivil toplum örgütleriyle birlikte toplantılar yapıyorlar. Eskiden bu türden işbirliği gizli gizli yapılırdı, şimdi ise gazetelerinde yedi cihana duyurarak kotarılıyor.

20 yıllık AKP iktidarından bıktık usandık ve gitmesini istiyoruz ama yerine gelecek halkın derdine derman olacak halkçı, devrimci, yurtsever ve tam bağımsızlıkçı bir odak yok.

AKP’nin benzerleri pusuya yatmış uygun ortamın oluşmasını bekliyorlar.

Ortada tutarlı, namuslu bir aday da yok, merkez de yok.

Diyojen gibi gündüz vakti elime feneri alıp Türkiye’nin sokaklarını tek tek dolaşıp tutarlı ve namusunu emperyalizme satmamış muhalif bir çevre aramaktan başka bir şey aklıma gelmiyor.

Yazar hakkında

Ferit Gültekin

Yorum bırak

  ×  4  =  24

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.