Haberi ilk önce Agos gazetesi verdi.
Ertesi gün bütün gazetelerde ve haber sitelerinde yer aldı.
Ermeni toplumundan Berk Acar, Denizli’nin Babadağ ilçesinin kaymakamı olmuş.
Adı, bizim bildiğimiz Mıgırdıç, Aram, Ohannes gibi Ermeni adlarına hiç benzemiyor. Soyadı da Demirciyan, Semerciyan gibi “yan” la bitmiyor. Haberin başlığında Berk Acar’ın Ermeni olduğunu okumasam yine İmam Hatipli birini kaymakam olarak atadılar diye düşünürdüm.
Berk Acar, bizim bildiğimiz Türk isimlerinden biri…
Eh! Ne diyelim. Vatana, millete hayırlı olsun.
Yalnız, haberdeki bir cümleye takıldım kaldım. Haberi Agos gazetesinden alan diğer haber siteleri ve gazeteler, benim takıldığım cümleyi öne çıkararak vermişler.
Haberde, “Türkiye Ermeni toplumundan bir isim Cumhuriyet tarihinde ilk kez resmi görev alacak.” diyor.
Cumhuriyetin kuruluşunun üstünden 100 yıl geçmiş ve ancak yüz yıl sonra devlet yöneticilerinin akıllarına Ermeni toplumdan bir kişiyi resmi bir göreve atamak gelmiş. Bu atama işi de İslamcı yönetime nasip olmuş. Geçmiş dönemde görev yapmış hükümetler, “ırkçı ve kafatasçı” olduklarından dolayı böyle bir işi akıllarından bile geçirmemişler.
Yukarıda yer alan cümlenin kendisi, birilerini adaletsizlikle, ayrımcılıkla, ön yargılı davranmakla suçlayarak ‘100 yılda yeni mi aklınız başınıza geldi?’ diye haykırıyor.
Bizim medyanın ve egemen olan kültürel hegemonyanın palavralarıyla beyinleri yıkananların başka türlü düşünmelerine olanak yoktur.
Ne diyor Agos?
“Türkiye Ermeni toplumundan bir isim Cumhuriyet tarihinde ilk kez resmi görev alacak.”
Agos’un dediklerinin doğru olup olmadığını anlamak için biraz geçmişe gitmemiz gerekiyor.
Kazım Karabekir Paşa, 15. Kolordu Komutanı olarak Doğu Anadolu’da görev yapmıştı. Bilindiği gibi; 1. Dünya Savaşı içinde 1915’de, Batılı ülkelerden ve Çarlık Rusya’sından silah, para yardımı alan Ermeniler Osmanlı idaresine karşı ayaklanmıştı. Doğu Anadolu’da bir çok şehir ve kasabada isyancıların eline geçti. Ermenilerle Türkler arasında çatışmalar çıktı. O dönemin devlet yöneticileri, Ermenileri Suriye’ye zorunlu göçe mecbur etti. Bu toplumsal alt üst oluşta on binlerce insan canından oldu. Çocuklar öksüz ve yetim kaldı.
Ayrıca Balkan Savaşları ve 1. Dünya Savaşı döneminde 3 milyona yakın askerimiz cephelerde can verirken geride kalan çocukları da öksüz ve yetim kaldı. Osmanlı ordusunda askerlerin ezici çoğunluğunu Türkler oluşturuyordu.
Kazım Karabekir Paşa Erzurum’a giderken Bayburt’ta yollarda yatıp kalkan sahipsiz çocukları gördüğünde durumlarından çok etkilenir ve onları toplayarak Erzurum’a gönderir. Kışlada, çocuklara okuma yazmanın yanında ayrıca mesleki eğitimde verilir. Oluşturulan bu çocuk topluluğuna Çocuklar Ordusu Teşkilatı adı verilir. Sonradan bu proje büyüdüğünde ordunun adı da Gürbüz Çocuklar Ordusu olarak değişir.
2 bini kız ve 4 bini erkek olmak üzere 6000 çocuğun bir kısmı mesleğe yönlendirilirken büyük çoğunluğu Kuleli ve Bursa’da açılan Işıklar Askeri Lisesi’ne yerleştirilirler.
Bizim medyamızda bu konuyla ilgili olarak bu 6000 çocuğun milliyeti konusunda ortak bir görüş yoktur. Bazı haber siteleri ve yazarlar “öksüz ve yetim çocuklar” diyerek konuyu geçiştirirken bazıları da “Ermeni ve Türk çocukları karışıktı” diyerek bilgi veriyorlar.
Haberin izini sürdüğümüzde bu 6 bin çocuğun Ermeni olduğunu görüyoruz.
Yakın dönemde savaşın tüm acılarını çekmiş, anasını, babasını yitirmiş ve acı anılar biriktirmiş olan bu Ermeni çocukları neden özellikle orduya yerleştirildi?
Kazım Karabekir Paşa’nın Ermenilerle ilgili özel bir duyarlılığının(!) olduğunu görüyoruz. Yine 5 bin Ermeni çocuğu toplayarak Trabzon’daki Amerikalıların kontrol ettiği yetimhaneye yerleştiren de odur.
“Türkiye Ermeni toplumundan bir isim Cumhuriyet tarihinde ilk kez görev alacak.” diyen Agos gazetesi yazarları, üç yaşındaki Cumhuriyetin 6 bin Ermeni’nin Türk ordusuna yerleştirdiğini unutmuş olsa gerek.(!) Trabzon’da Amerikalılar tarafından çok iyi bakılan Ermeni çocuklar, Sabah gazetesinin dediğine göre “Kazım Karabekir’i bir baba olarak görerek, Paşa’nın karakalem bir resmini yaparak resmin altına, “Yetimler babası, Kahraman Kazım Karabekir Paşa Hazretleri… Trabzon Ermeni yetimleri tarafından, 9 Eylül 1919” yazmışlardı.
Bizim devlet büyüklerindeki Ermeni sevgisi çok büyüktür.
Kazım Karabekir Paşa da onlardan sadece biridir.
Paşa’nın özel gayretleriyle orduya yerleştirilen ve subay olan bu kişiler, hangi önemli görevlerde bulundular?
Darbeci generallerin kaç tanesinin anılarında “Gürbüz Çocuklar Ordusu” günleri saklıdır acaba?
Gürbüz Çocuklar Ordusu’nda görev almış Ermeni çocukların torunları, şimdi hangi partilerde ve devlet organlarında görev yapıyorlar?
1926 yılında yapılan Gürbüz Çocuklar Yarışması’nın kazananlarında biri de Erdal İnönü’ydü.
İsmet İnönü için Alpaslan Türkeş, 1996 yılında Star TV’de ve 1997 yılında da Kanal 6’da İsmet İnönü’nün “Bitlis Ermenisi” olduğunu söylemişti.
İsmet İnönü’nün Ermeni olduğunu açıklayan Türkeş’in de sonradan Ermeni kökenli olduğu ortaya çıktı.
Türkeş’in ölümünden sonra MHP’nin başına yine Ermeni kökenli olan Devlet Bahçeli geldi. Bahçeli’nin Ermeni olduğunu nereden çıkardığımı merak edenler, arama motorlarında biraz araştırma yaptıklarında listenin başında onun adını göreceklerdir.
Anlaşılan o ki, Türkiye’de Türk milliyetçiliği Ermenilerden soruluyor. Yalnız Türk milliyetçiliği mi solculuk da Ermenilerden soruluyor. Kaç tane sol partinin başında Ermeni kökenli başkanların olduğunu bi zahmet siz araştırın.
Türkiye’de solculuk ve milliyetçilik Ermenilerin oynadığı bir orta oyunudur.
Cumhuriyeti kuranlar Türk milliyetçileriydi.
Mustafa Kemal, Yusuf Akçura, Ziya Gökalp gibi önderlerin gayretleriyle 20. yüzyılın başında Osmanlı’nın enkazı üstünde çağdaş, ilerici, laik bir ulus devlet kuruldu.
Osmanlı yönetimi altında ezilen, horlanan ve iktidardan uzak tutulan Türkler, tarih sahnesine devlet olarak örgütlenmiş bir biçimde çıktılar ve neleri başarabileceklerini herkese gösterdiler. 15 yıl gibi bir toplumun yaşamında çok kısa süren iktidar, 1938’de Cumhuriyet devrimi karşıtlarının eline geçti. İsmet İnönü ve Menderes dönemlerinde Türk milliyetçiliği, Batı’nın çıkarlarıyla uyumlu hale getirildi.
Atatürk’e ait olan başbuğluk ünvanı, Alpaslan Türkeş’e teslim edildi. O da ne gerekiyorsa onu yaptı.
Solculuğun başına gelenler ise Türk milliyetçiliğinin başına gelenlerden az değildir. 1965’li yıllarda yükselişe geçen sol hareket, içindeki görevliler tarafından Kürt milliyetçiliğinin kuyruğuna takıldı. 1970’li yıllardan beri emperyalizmin, siyonizmin Orta Doğu planlarıyla uyumlu olan Kürt milliyetçiliğinin çıkarlarına hizmet etti. “Ulusların Kendi Kaderlerini Tayin Hakkı” ilkesi, zamandan ve koşullardan soyutlanarak bir dogma halinde sürekli gündeme getirildi. Değerlerini, itibarını yitirmiş solculuk, bugün daralmış bir biçimde aynı Türk milliyetçiliği gibi küreselcilerin çıkarlarına hizmet ediyor.
Emperyalizm, Türkiye’deki işbirlikçilerini özellikle azınlıkların içinden seçmeye özen gösteriyor.
Merkez sağda, tarikatlarda, cemaatlerde, partilerde, TBMM’de, devletin değişik kademelerinde görev alan Ermeniler tahmin edilenin çok üstündedir. Bu kişilerin Cumhuriyet devrimi ve Atatürk’le görülmemiş bir hesapları vardır. Bulundukları kurumlarda duruma göre bazen açık açık bazen de Atatürk maskeli Cumhuriyet ve Türk düşmanlığı yapılıyor.
Kaymakamlık ne ki; Ermenilerin içinden cumhurbaşkanları, başbakanlar, bakanlar, milletvekilleri, kuvvet komutanları çıktı.
Hrant Dink, FETÖ’cüler tarafından öldürülmeden önce yakın çevresine ‘Ermeni kökenli olup önemli görevlerde bulunanların listesini yaptığını ve bu listeyi yakın dönemde de yayımlayacağını’ söylediğini bazı çevreler dile getirmişti. Adı anılan listenin, Hrant Dink’in öldürüldüğü gün, Agos gazetesinde birileri tarafından bilgisayardan alınıp silindiği sonradan yazıldı.
Bu listenin kimin elinde olduğunu ben çok merak ediyorum.
Agos gazetesi yazarlarının, listenin nerede, kimin elinde olduğunu bildiklerini sanıyorum.
Bi zahmet Agos gazetesi o ünlü listeyi bulup yayımlarlarsa Türkiye’de taşlar yerine oturur. Biz de kimin ne olduğunu ve neden öyle davrandığını, neden öyle konuştuğunu öğrenmiş oluruz.
Ama böyle bir beklenti boştur. Hiçbir zaman olmaz. Çünkü o zaman Agos gazetesi, “Türkiye Ermeni toplumundan bir isim, Cumhuriyet tarihinde il kez görev alacak.” gibi palavradan bir başlık atarak mağduriyet ortamı yaratamaz.
Ermeniler bu toplumun mağdurları değil,sanılanın aksine diğer azınlıklarla birlikte mutlak bir biçimde bu ülkenin egemenidirler.
Benim bu öne sürdüğüm görüşe katılmayarak abartılı bulanlar ve komplo teorisi ürettiğimi düşünenler olabilir ama biraz araştırma yaptıklarında bu söylediğim gerçekle yüz yüze geleceklerinden adım gibi eminim.
Farklı düşünenler ve merak edenler varsa buyursunlar araştırmaya…