Haberi Birgün gazetesi “Mabel Matiz’in yeni şarkısı ‘Karakol’ yayında: Klip büyük beğeni topladı.” diyerek büyük bir sevinçle verdi.
“Büyük beğeni toplayan” klip ve şarkısını merak ederek dinledim.
Birgün, Cumhuriyet gazeteleri zahmet ederek benim merak ettiğim şarkının sözlerini ve klibini yayımlamışlar.
Şarkı ve sözleri konusuna hiç girmeyeceğim. Çünkü müzik ve şarkıların değeri kişiden kişiye değişir.
Yani kişiye özeldir.
Birinin zevkle dinlediği şarkıdan bir başkası nefret edebilir.
Şarkı ve sözleri bir yana klibin içeriği daha şimdiden taze bir tartışma konusu oldu.
Anlaşılan biz bu konuyu daha uzun zaman konuşacağız.
Klipte iki eşcinsel erkeğin “aşkları” konu ediliyor.
Şarkı piyasaya çıkınca tartışmalar hemen başladı.
RTÜK, Mabel Matiz’in ‘Karakol’ klibini yasakladı.
Sosyal medyada şarkıyı beğenenlerle eleştirenler birbirlerine girdiler.
Yarın tartışmaya Diyanet İşleri, partiler, tarikatlar, köşe yazarları ve Erdoğan da katılırsa hiç şaşırmayalım.
Bizim solcularımız daha şimdiden gardlarını alıp tartışmanın eksenini belirlemişler.
Bu konu, “ilericilerle – gericilerin” savaşıymış.
Birgün gazetesi, haberi verdikten sonra yorumunu yaparak okuyucusunu şöyle yönlendiriyor:
Mabel Matiz, sosyal medyada gericiler tarafından açılan ‘#MabelMatizHaddiniBil’ başlıklı etiketle birlikte hedef gösterildi. ‘Karakol’ adlı son şarkısına çektiği klibi sonrasında gericilerin hedefinde olan şarkıcıya ilişkin çok sayıda tehdit mesajı paylaşıldı.
Cumhuriyet’in internet sitesi de, aynı kalıp cümlelerle, “Gericiler, Mabel Matiz’in son klibini hedef gösterdi.” başlığı ile vermiş.
Mabel Matiz’in şarkısını, klibini beğenmeyip eleştirenler arasına Akitçileri de kattığında işlem tamamlanmış.
Evrensel gazetesinin internet sayfası da Birgün, Cumhuriyet gazetesi gibi haberi aynı cümlelerle vermiş.
Haberin kurgulanması üç gazetede de birebir aynı.
İlgili haber, okuyucularına ana fikir olarak “Bana bakın! Eşcinselliğe karşı çıkanlar gericidirler. Siz de karşı çıkarsanız Akitçiler gibi olursunuz. Sakın ola ki aklınızdan heteroseksüel fikirler geçmesin. Yaşasın LGBTQIA+!” diyor.
Eskiden LGBT’de dört harf vardı. Şimdi yediye çıktı. Sonundaki (+) işareti de ‘daha da var ama biz şimdilik saymıyoruz’ alamı taşıyor.
Bu çevrelerin öne sürdüğüne göre erkek ve dişinin dışında 20’ye yakın cinsiyet varmış.
Bütün bu cinsiyetleri eğilimleri birer harfle ifade etmeye kalkarlarsa alfabe harflerinin neredeyse tümünü yazmak zorunda kalacaklar.
Şimdi harfleri bir kenara koyarak şu bizim solcuların içine düştüğü duruma baktığımızda ibretlik sonuçlarla karşılaşıyoruz.
Bizim solcularımız sınıf kavgasını bir kenara koydular.
Emek, sömürü, sendika, grev, barikat, direniş gibi kavramlar eskinin demode olan kavramları olarak tarihin çöp tenekesine atıldı.
Eskiden “Uzun Yürüyüş”le Çin Devrimi anlatılırdı.
Şimdi anlı şanlı “Onur Yürüyüşleri” var.
“Onur Yürüyüşü” ile lezbiyenlerin, geylerin, transların ve cümlesinin demokratik mücadelesi anlatılıyor.
Yeri gelmişken hemen belirteyim.
Biz, kimsenin cinsel kimliği ile ilgilenmiyoruz. Cinselliğini kim, nasıl yaşamak istiyorsa öyle yaşasın ve kimse kimseye karışmasın diyoruz.
İnsan olarak yasalar karşısında herkes eşittir.
Hiç kimse cinsel kimliğinden dolayı baskı görmesin.
Bizim itirazımız; LGBT çevrelerinin yaşadıklarını, cinselliklerini kamusal alana taşımak istemelerinedir.
Bu çevreler, cinsel eğilimlerinin kamu tarafından güvence altına alınıp bunun propagandasının yapılmasını ve eğitim kurumlarının müfredatlaında yer verilmesini istiyorlar.
Amerika’da Avrupa’da anaokulundan itibaren tüm eğitim kademelerinde eşcinsellik, özendirici bir tarzda anlatılıyor.
LGBT’yi eleştirenler aforoz ediliyor.
Amerika’da, Avrupa’da reşit olmayan bir çocuğun eşcinsel eğilimlerinin tıptan yardım alarak tedavi edilmesi yasaktır. Velilerin çocukları ile ilgili böyle bir haklarının olmadığı gibi tedavi etmeye kalkan doktorların da işine derhal son verilir.
Normal olan kadın erkek cinselliğinin yerine anormal olan cinselliklerin ortalığa dökülmesini doğru bulmuyoruz.
İnsanlığın milyonlarca yıllık evriminin sonucu olan kadın ve erkek cinslerinin dışında başka başka uyduruk cinsler üretilmesini ve bu kimliklerin kitlelere dayatılmasını doğru bulmuyoruz.
Bilimi reddeden emperyalist projelere karşıyız.
İnsanlığa zarardan başka bir etkisi olmayan bu tür safsataların savunulmasının ilericilikle bir ilgisi yoktur! Küreselci Batı kapitalizmi tarafından bütün dünyada yaygınlaştırılmaya çalışılan bu akıma karşı birçok devlet tavır alıyor. Rusya, Çin, Hindistan gibi ülkeler LGBT faaliyetlerine izin vermiyorlar. Küreselci kapitalizmle bütünleşmiş şirketler, bankalar, üniversiteler kendi ülkelerinde eşcinsel hareketleri destekliyorlar. Dünyaca ünlü markaların tümü reklamlarında eşcinsel semboller kullanıyorlar.
Birgün, Cumhuriyet, Evrensel gibi gazeteler, “Bu olay ilericilerle gericiler arasındaki bir kavgadır.” diyerekolayı çarpıtıyor ve hedef şaşırtıyorlar.
Türkiye’nin tüm solcuları ve etnik milliyetçileri LGBT’nin ardında saf tuttular.
CHP, HDP ve sosyalist partiler LGBT’nin programını savunuyorlar.
Onlar, Batı merkezlerinde üretilmiş sapkın ideolojileri savunarak saflarını belirlemişlerdir.
Onlar, ABD’nin ve AB’nin siyasal uzantılarıdırlar.
ABD’de ülkenin tamamında eşcinsel evlilikler yasallaşınca Beyaz Saray’ın ışıkları LGBT bayrağı renklerine bürünmüştü. “Onur Haftası” döneminde Türkiye’deki ABD elçiliği elçilik binasına LGBT bayrağı asmayı hiç aksatmıyor.
Beyaz Saray yönetimi ve AB, tüm dünyada eşcinselliği yaygınlaştırma çalışmaları yürütüyor.
Türkiye’nin solcuları, sosyalistleri de ilericilik adına aynı saflarda Beyaz Saray’la birlikte omuz omuza gericiliğe karşı savaş veriyorlar.
Eh ne diyelim!
“Gazanız zaferle taçlansın yoldaşlar!” demekten başka elimizden başka bir şey gelmiyor.