Konuyla ilgili herkes bir şeyler söyleyince benim de tartışmaya katılmam kaçınılmaz oldu.
“Nedir mevzu?” diyecek olursanız hemen söyleyeyim:
Yeme, içme… Açlık konuları…
Her ne kadar iktidar çevreleri sorunu önemsiz gibi göstermek istese de sorun çok ciddi.
Eskiden soframızdan eksik olmayan yiyecekler artık bizimle selam sabahı kesti.
Semtimize uğramaz oldular.
Televizyonlarda Canan Karatay’ın, “Ekmek yemeyin! Makarna yemeyim! Şekerli yiyecekler yemeyin! Paketlenmiş yiyeceklerden uzak durun!” önerileri, yaşadığımız gerçekliğe uygun düşmedi.
Millet, Canan Hanım’ın yasakladığı şeyleri bulsa bayram edecek.
Şu yeme içme meselesi çok can sıkıcı şey.
Ne yerseniz yiyin mideniz dört saat sonra boşalıyor.
Boşalan torbayı yine doldurmanız gerekiyor.
Yeme, içme dedim de aklıma Romalılar geldi.
Eski Roma İmparatorluğu döneminde soylular, yönetici sınıftan kişiler yanlarında mutlaka bir kaz tüyü bulundururlarmış.
“Yeme, içme ile kaz tüyünün ne alakası var?” diye sorduğunuzu hisseder gibiyim. Acele etmezseniz o bağlantıyı hemen kuracağım.
Bildiğiniz gibi anadan torpilli doğan yöneticiler, Akdeniz havzasının zenginliklerini yağmaladıklarından dolayı sofraları da çok zengin oluyormuş. Adamların yedikleri önünde yemedikleri de ardındaymış. Zorunlu işlerinin dışında kalan zamanlarında durmadan yiyip içiyorlarmış.
Çok obur olsan da ne kadar yiyip içebilirsin ki?
Yenilen içilen şeylerin sindirilmesi, midenin boşalması gerekiyor.
O yüzden beklemek gerekiyor.
Adamlar onun da kolayını bulmuşlar.
Ceplerinde taşıdıkları kaz tüyünü küçük dillerine dokundurup biraz dans ettirdiklerinde midede olan biten şeyler hemen dışarı çıkıyormuş.
Eh! Mide boşalınca da yeniden yeme içme işlerine kaldıkları yerden devam ediyorlarmış.
Hakim sınıfların, devlet yöneticilerinin yemesi, içmesi yönetilenlerin hep derdi olmuştur. Vatandaş açısından Meclis çatısı altında mebusların çok ucuz yemek yemeleri hep haber konusu olmuştur.
Ta yüz yıl öncesinde Tevfik Fikret’in “Yiyin efendiler yiyin!…” seslenişi kulaklarımızdan hiç gitmedi. Çünkü yöneticiler Fikret’in dediğinin fazlasını yaptılar ve aksırıncaya, tıksırıncaya kadar hep yediler. Öyle yediler ki artık yemeleri, içmeleri de sıradanlaştı. Millet yemeyen, içmeyen yöneticilerden kuşkulanır oldu. Böyle yöneticileri de sevmez oldu.
Yeme, içme dedim de lafı biraz uzattım.
Efendim, son günlerde nedendir bilinmez (!) millet, Ayasofya’nın kapısına, duvarlarına dadandı.
Basının yazdığına göre millet, Ayasofya’nın İmparator Kapısı’nı, duvarlarını yemeye başlamış.
Basının ve uzmanların dediğine göre, “Millet cahil olduğu için böyle şeylere tevessül ediyor.” muş.
Akşam, Sabah, Yeni Şafak, Akit gazeteleri böyle diyorlar.
Millet İmparatorluk Kapısı’nı yemeye başlayınca gurmemiz Vedat Milör de, “Henüz tadına bakmadığım lezzetlerden biri de Ayasofya’nın kapısı.” diyerek tartışmaya katıldı.
Haber basında yer alıp kamuoyunda tartışılınca Yunan hiç boş durur mu? Ayasofya’yı sahiplenmeye çalışan Yunan Hükümeti, “ Türkler, Ayasofya’nın kapısını yemeye başladılar. Korkarız kısa zamanda Ayasofya’nın tümünü de yiyecekler. BM, acil önlem almalıdır.” dediler.
İşin içine Yunan da karışıp olayı uluslararası boyuta taşıyınca basınımızın baş küfürbazı Engin Ardıç da eskilerin deyimiyle olaya müdahil oldu.
27 Mayıs 2022 tarihli yazısının bir yerinde:
…Ayasofya’nın kapısını kemirenler görülmüştü… Herhalde sıtmaya, satlıcana ve mayasıla iyi geliyordu… Şimdi de duvar kazıyanlar çıktı. Duvardan sıva tozu toplayıp poşete dolduruyorlarmış. Sonra da içiyorlar herhalde. Bakalım mozaiklerden taş toplayıp bir yerine sokanları ne zaman göreceğiz? Basura iyi gelebilir.
https://www.sabah.com.tr/yazarlar/ardic/2022/05/27/boyle-teraziye-boyle-dirhem
dedi.
Üstadımız Engin Ardıç, tem kendisine yakışır bir üslupla soruna yaklaşmış. Bu aralar ROK ile küfürbazlıkta yarışıyorlar. Rasim, Boşnaklarla ilgili ettiği bir küfürle bir sıfır öne geçmişti. Bu küfür, Rasim’e puan kazandırsa da uzun süre TV ekranlarından uzak kalmasına neden olmuştu.
Engin Ardıç, din ile afyonlanmış cahil insanlar için, “ Bu gidişle mozaik parçalarını götlerine de sokacaklar.” diyor.
Merak buyurmayın Engin Bey, sizin desteklediğiniz iktidarın uygulamalarıyla cahil kalan insanlar dertlerine derman olsun diye İmparatorluk Kapısı’nın tokmağını da uygun bir yerlerine sokarlar. Siz de bu insanların cehaletine, saçma davranışlarına bakarak kahkahalarla güler ve muhalif insanlara “ırkçı, faşist, Kemalist” diyerek küfreder durursunuz. “Cahil insanların ferasetine” dayanarak 2053 yılına kadar da iktidarda kalmayı garanti altına almış olursunuz.
Yalnız bu arada size bir küçük bir uyarım olsun!
Bu milletin götüne mozaik sokmaya çalışacağınıza ağzına iki lokma ekmek sokmayı biraz düşünün derim. Alttaki delikle uğraşmayı bırakın da üstteki delikle uğraşın biraz. Yedi delikli tokmağın en büyük deliğine yeterince bir şeyler sokamazsanız çok yakın bir zamanda çok üzülebilirsiniz.
Benden hatırlatması…
Gerisini siz düşünün…