16 Mayıs 2022 tarihli Aydınlık gazetesinin internet sitesinde birinci haber olarak Atatürk’le ilgili bir haber verilmiş.
Yazının başlığındaki “İşte Atatürk’ün Yasaklanan Tarih Kitapları” cümlesi dikkatimi çekti.
Merak duygusunu kışkırtmak için de;
“Neden Yasaklandı? İşte sebebi…
Hangi anlaşmayla yasaklandı?
Kitaplarda ne yazıyordu?” soruları başlığa eklenmiş.
Ben de doğal olarak haberi tıkladım.
Atatürk’ün talimatıyla yazılmış olan tarih kitapları, 1931 yılından 1949 yılına kadar orta öğrenimde ders kitabı olarak okutulmuştu.
Atatürk’ün içeriğini belirlediği bu kitaplarda, Batı merkezli tarih anlayışına karşı çıkarak, tarihi süreçleri yerli yerine oturtarak Türklerin geçmiş yaşam biçimlerini ve dünya tarihini doğru biçimde ele alıyordu. Kısaca Türk Tarih Tezi olarak adlandırılan bu tez, yaradılış teorisini de yadsıyarak evrim teorisini savunuyordu.
Batı sömürgeciliği ve emperyalizm, tarihsel olayları çarpıtarak, ters yüz ederek, uydurarak Avrupa merkezli bir tarih anlayışını tüm dünya halklarına her zaman dayattı. Onlara göre Batı uygarlığının merkezinde , Yunan uygarlığı ve Roma medeniyeti vardı. Dünyadaki diğer medeniyetlerin ise çok fazla bir değeri yoktu. Dünyadaki var olan medeniyeti Batılı beyaz adam yaratmıştı. Batılı beyaz adamın dışında kalan insanlar hiçbir uygarlık kuramadıkları gibi var olan medeniyetleri de yıkıma uğratmışlardı. Türkler de yıkıcı, yağmacı bir kavim olarak sarı ırka mensuplardı.
Atatürk, bu öne sürülen savların tümünün siyasi olduğunu ve Batının egemenliğine hizmet ettiğini söyleyerek bu konularda araştırma yapması için Türk Tarih Kurumu’nu kurdu. Bu amaç doğrultusunda yapılan çalışmalar derinleştirildi. Batının üniversite ve bilim merkezlerinde yapılan araştırmalar derlendi. Yabancı bilimsel eserler Türkçe’ye çevrildi. O dönemin ünlü tarihçileri yurda davet edilerek etkinlikler düzenlendi. Komisyonlar oluşturuldu ve yapılan bu çalışmalar sonucunda Türk Tarih Tezi ortaya çıktı.
Tarihte ilk yazıyı bulan Sümerlerin ve Mezopotamya uygarlıklarından olan Elam, Akad, Asur ve Medlerin Turani halklar olduklarını, aynı Türkçe gibi eklemeli bir dil konuştukları kanıtlandı. Ayrıca Türklerin Anadolu’ya Müslüman olmadan binlerce yıl önce gelip yerleştikleri belgeleriyle ortaya konuldu.
Tarihte ilk kez Batının sömürgeci tarih anlayışına karşı yeni bir düşünce öne sürülüyordu. Türklerin utanacağı bir tarihlerinin olmadığı ortaya konuldu. Türkiye’de ise yüzlerce yıl Türkleri aşağılayan ve onların sırtından geçinmeye alışmış ve kültüre egemen olan o bilindik çevreler, hemen harekete geçerek Türk Tarih Tezini ırkçı, faşist olarak suçladılar.
Türk ve dünya tarihine doğru bir bakış açısıyla yazılan bu kitaplar, ABD ile 27 Aralık 1949 tarihinde imzalanan Fulbright Anlaşması ile müfredattan kaldırıldı.
Atatürk’ün görüşleriyle yazılan kitapların yerini, Batı merkezli tarih anlayışını benimseyen kitaplar aldı. O gündür bu gündür bizim orta eğitimde ve üniversitelerde, Batı merkezli tarih anlayışı egemenliğini sürdürüyor.
Bugün çocuklarımıza ve insanımıza, Batının bize dikte ettiği tezleri öğretiyoruz.
Aydınlık, yazının sonunda, “Anlaşma sonrasında kurulan Fulbright komisyonu 8 üyeden oluşmaktadır ve komisyon üyelerinin yarısı yani 4 kişi Amerikalı’dır. Yapılan herhangi bir oylamada anlaşma sağlanamaz ise ABD büyükelçiliği oy kullanacaktır! İşte o tarihte maruz kaldığımız tehlikenin boyutu!” demiş.
Geldik zurnanın zırt dediği noktaya.
ABD ile Fulbright Anlaşması ne zaman imzalandı?
27 Aralık 1949’da…
O tarihte Cumhurbaşkanı kimdi?
İsmet İnönü…
Demek ki Atatürk’ün düşüncelerine ilk kazmayı vuran İsmet İnönü imiş.
Aydınlık, bu olayda rolü olan İsmet İnönü’nün adını hiç anmıyor.
Aydınlık, işlenen suçu anlatmış ama suçlunun adını anmaktan özellikle kaçınmış.
Tarih bilgisinden yoksun okuyucusunun gözünden İsmet İnönü’yü kaçırarak insanları kandırmaya çalışıyor.
Onlara göre İsmet İnönü, Türk Devriminin yılmaz bir savaşçısıdır.
Bizlere göre ise, Atatürk’ün sağlığında bile devrimi engelleyen, Atatürk’e komplo kuran ve 1938’den sonra da Türkiye’yi Batıya teslim eden kişidir.
Bizim solcularda, “Karşı devrim, 1950’den sonra Menderes iktidarı ile başladı.” gibi bir yanlış anlayış var. Bu anlayış nedense aynı Aydınlık’ın yaptığı gibi İsmet İnönü’yü kayırıp gizliyor. Türkiye’nin 1950’lerde NATO’ya girmesi sadece bir sonuçtur. Bu aşamaya gelinceye kadar zaten yapılan gizli ikili anlaşmalarla ülke emperyalizme teslim edilmişti.
CHP’de 1938’den beri İsmet İnönü’nün emperyalizme teslimiyet çizgisi egemendir.
CHP’nin bugünkü yöneticileri de İsmet İnönücüdür.
Çin mandacısı Vatan Partisi de diğer partilerin yaptığı gibi İsmet İnönücü olarak Atatürk’ü siyasal faaliyetinde istismar ediyor. Bu yazıda olduğu gibi İsmet İnönü’nün suçlarını gizleyerek tarihsel gerçekleri çarpıtıyor.