Haberi odatv, “TTB: Kürtlere kanser tanısı geç konuyor” başlığında verdi.
Duruşuyla, basın açıklamalarıyla tartışma konusu olan TTB, yine neler demiş diye merak ederek haberi okudum. Türk Tabipler Birliği (TTB) Merkez Konseyi üyesi, Dr. Halis Yerlikaya yazdığı bir yazıda Doğu illerinde kanser tanılarının geç konulduğunu belirtmiş.
Odatv, verdiği haberde yazının nerede yazıldığını belirtmeden yazının tamamını yayımlamış ve Dr. Halis’in görüşlerine en ufak bir eleştiride bulunmamış. Yalnız haberin başına, “Yeni polemik konusu…” ibaresini eklemiş. Odatv yazarı, yazıda belirtilen görüşlerin ırkçı bakış açısıyla ifade edildiğini görerek, Kürt takipçileri kızdırmama kaygısıyla oyunda topa girmekten özellikle kaçınmış.
“Türk Tabipler Konseyi üyesi ve PKK destekçisi Dr. Halis Yerlikaya bu düşüncelerini nereden ifade etti acaba diye meraklanınca sorunun yanıtını bianet’te buldum.
Bianet’i bilmeyenlere biraz bilgi vereyim.
Hani, Türkiye’de ABD tarafından fonlanan haber kanalları, internet siteleri vardı ya, Bianet de onlardan biri. Sitenin künyesinde, “IPS İletişim Vakfı” bilgisi var. Vakıf yönetiminde Nadire Mater, Ertuğrul Kürkçü, Fisun Özbilgen, Tuğrul Eryılmaz, Prof. Dr. Şahika Yüksel yer almış.
Vakıf, proje kapsamında AB’den, çeşitli emperyalist kurumlardan milyonlarca Euro almış.
Kimlerden ne kadar para aldıklarını oturup bir güzel yazmışlar.
Eh! Para alanlar doğal olarak kimden para aldılarsa onların türkülerini söylerler.
Bianet’in yayın politikası; Türkiye’nin ayrıştırılması, etnik, dini, cinsel olarak toplumun düşmanlaştırılması üstüne kurgulanmış. Bu bölücü platformda Dr. Halis oturup bir yazı kaleme almış.
Yazısında tıp bilimini ve onun kavramlarını istismar ederek ırkçı görüşlerini ortaya dökmüş.
Dr. Halis; 41 yaşında, 6 çocuklu, okuma – yazması olmayan ve Türkçe bilmeyen Kürt kökenli kadının göğüs kanserine yakalanmasından hareket ederek olayı genelleştirerek, “Yukarıda anlattığım süreç, sadece bir örnek. Maalesef neredeyse her gün böyle vakalarla karşılaşıyoruz.” diyor.
Türkçe bilmeyen Kürt kadınları hastalıklarını doktora anlatamadıklarından dolayı kansere yakalanıp ölüyorlarmış. Bu duruma çözüm olarak da, “İnsanlara anadillerinde kanser ile ilgili bilgilendirme yapılabilir, farkındalık yaratılabilseydi şayet; hastamıza yapılacak mamografi taramasıyla erken evrede kitle tespit edilebilir, sadece ameliyatla tedavi edebilir ve hastamız kurtarılabilirdi.” diyor.
Sağlık alanında yaşanan eşitsizliğin temelinde “tekçi otoriter yönetme anlayışının yattığını öne sürüyor.
PKK destekçisi doktor, anadilde eğitimden sonra hastanelerde de anadilde sağlık hizmeti istiyor.
Resmi dilden farklı olarak başka bir dil konuşan herkese kendi anadilinde sağlık hizmetini demokrasinin bir gereği olarak istiyor.
Çok merak ettim. Almanya’da, Fransa’da, İngiltere’de hastalanan PKK taraftarları sağlık hizmetlerini hastanelerde Kürtçe olarak mı alıyorlar?
İngiliz, Fransız, Alman doktorlar hasta Kürtlere, Kürtçe konuşarak veya tercüman tutarak mı hizmet veriyorlar?
Hiç sanmam…
Demokrasinin beşiği, özgürlükler ülkesi bu ülkelerde tekçi, otoriter yönetme anlayışı egemendir.
Alman, Fransız, İngiliz emperyalistler, kendi ülkelerinde uygulamadıkları demokrasiyi Türkiye’den isteyerek, maşalarına söyletirler.
Amerika Birleşik Devletleri’nde 80 milyon Alman asıllı insan yaşıyor. Bir o kadar evinde İspanyolca konuşan insan var. İtalyan, İrlandalı, Fransız, Meksikalı, Macar, Yunan, Polonyalı ve daha bir sürü etnik kökene ait insan var.
Tüm bu insanlar sağlık hizmetlerini kendi anadillerinde mi yoksa İngilizce mi alıyorlar?
Sayıları 80 milyonu aşan Alman asıllılara ABD’de neden Almanca eğitim verilmiyor?
Amerika Birleşik Devletleri’nde yaşayan bu insanların sağlık hizmetlerini, eğitim haklarını kendi dillerinde istemek gibi bir fikir neden hiç gelmiyor?
Böylesine masum(!) bir insan hakkı talebini isteyenlere ABD’de ne yaparlar acaba?
Böyle zırva konular ABD’de, İngiltere’de, Fransa’da, Almanya’da, İtalya’da bir kez bile dile gelmezken Türkiye’ye gelindiğinde ise demokrasinin olmazsa olmazı haline getirilip, savunuluyor.
Bu tür isteklerin demokrasiyle, insan haklarıyla uzaktan yakından en ufak bir ilgisi yoktur.
Ayrıştırıcı, parçalayıcı bu tür isteklerin nereye varacağını en iyi emperyalistler bilir.
Türkiye’de yaşayan herkes derdini Türkçe olarak kolaylıkla anlatabilir ve hiç Türkçe bilmeyenlerin oranı lafı edilmeyecek oranda çok düşüktür. Onlar da bir yakını yardımıyla sağlık hizmetini alabilirler ve alıyorlar da. Bugün Türkiye’de Türkçe, Kürt asıllı vatandaşlarca yaygın olarak konuşuluyor. Çarşıda, pazarda Türkçe konuşuluyor. Kürt milliyetçilerinin açtıkları Kürtçe dil kurslarına Kürtler hiç itibar etmediklerinden dolayı tümü kapandı. PKK’nın “Vatandaş Kürtçe konuş!” çağrıları Kürtler arasında pek karşılık bulmuyor.
PKK’nın üst düzey yöneticileri, kendi taraftarlarına Türkçe talimat veriyorlar. Örgütsel yazışmalarını Türkçe yapıyorlar.
Tüm bu gerçekler ortadayken Amerika’dan, Avrupa’dan fonlanan kişilerin, siyasetçilerin Türkiye’yi bölme çabaları hiç bitmek bilmiyor. Bunların temsilcilerini kitle örgütlerinde, siyasi partilerde, sanat çevrelerinde görüyoruz.
Türk Tabipler Birliği Merkez Konseyi’nde görev alan Dr. Halis Yerlikaya’nın öne sürdüğü bu görüşler Türkiye’yi bölmeye, ayrıştırmaya yönelik Amerikan, AB patentli görüşlerdir. Hasta hakları, mağduriyeti üzerinden tıp ilmi istismar edilerek bölücülük yapılıyor. Bugün Türkiye’de “Tekçi anlayışa karşı çoğulculuk, eşit vatandaşlık” talepleri PKK istekleridir. Emperyalizmin Türkiye’yi federasyon çıkmazına sokarak parçalamaya yönelik isteklerdir.
Türk Tabipler Birliği gibi bir örgütte bu tür kişilerin kendilerine bir yer bulabilmesi, ülkemiz açısından acı verici ve üzerinde düşünülmesi gereken bir durumdur.