Amerika Birleşik Devletleri Afganistan’dan çekilme kararı aldıktan sonra stratejik önemi olan Kabil havaalanının güvenliğini Türkiye’ye devretmek istiyor. Bu konuda ABD ile Tayyip Erdoğan arasında pazarlıklar yapılıyor. Şimdiye değin kesinleşmiş bir anlaşma yok ortada.
Televizyonlarda, gazetelerde herkes, “ ABD, Afganistan’dan çekilirse ne olur?” sorusunun yanıtını bulmaya çalışıyor.
Afganistan’da Taliban bastırıp yeni topraklar kazanıyor.
Taliban ilerledikçe yerel halk kaçıyor.
Nereye kaçıyor?
Tabii ki Türkiye’ye…
Başka nereye gidebilirler ki…
Kabil’deki İngiliz istihbaratının kontrol ettiği göçmen kaçakçı bürolarına başvuran ve parasını ödeyenler yola koyuluyor. İran’a geçenler, PKK kılavuzluğunda Türkiye’ye giriyorlar, Ondan sonrası ver elini Ankara, İstanbul, İzmir…
Seç, beğen, al!
İsteyen istediği yere gidiyor.
Jandarma, polis mi dediniz?
Onlar ancak, göçmen aracı kaza yaparsa ortaya çıkıp, zabıt tutup, görevlerini yaptıktan sonra ortadan kayboluyor.
Türkiye’yi yönetenler, “Dünyada en çok mülteci barındıran ülke” olma ünvanını kimseye kaptırmak istemediklerinden olsa gerek(!), sınırları ardına kadar açtılar. Bu politikaya da “açık kapı” politikası diyorlar.
Türkiye’de yaşayan Suriyelilerin sayısını bilen yok!
Kimi 8 milyon, kimisi de 10 milyon diyor.
Bir de Suriye’de olan 8 milyon Suriyeli ye Türkiye bakıyor.
Suriyeliler bayramda Suriye’ye gidip canı istediğinde yeniden Türkiye’ye geliyorlar.
Kimse onlara, “Sen kendi ülkende bayram yapabiliyorsan orada da kalabilirsin. Buraya artık gelemezsin.” demiyor.
Diyemezler çünkü, Suriye’deki Araplar, iç savaş sürecinde Türkiye’ye doğru süpürüldü. Onların boşalttığı alanda ise PKK Devleti kuruldu.
Araplar kendi yurtlarına geri dönerlerse PKK Devleti tehlikeye girer. Onun için ne yapıp edip Arapların Türkiye’de tutulması gerekir.
O zaman soru; “PKK Devletini kim kurmuş oluyor?”…
Türkiye mi?
PKK Devleti kurmakla da iş bitmiyor.
Bunun finansmanını da Türklerin ödemesi gerekiyor.
Şimdiye kadar Türk halkının, cebinden mülteciler için 70 milyar dolardan fazla para çıktı.
Niye bu paralar kendi vatandaşlarımız için değil de başkaları için harcanıyor?
Afrikalı, Pakistanlı, İranlı derken Türkiye, uluslararası mülteci toplanma merkezi oldu.
Küresel iklim değişikliği ve kuraklık, Orta doğu ve Kuzey Afrika’dan 100 milyon insanı yerinden yurdundan edecek deniliyor. Yeni göçmenler akın akın yurdumuza gelmeye devam edecekler.
Bölgede en uygun yer ise Türkiye…
Bu operasyonlarla Türkiye’nin tapusu, Türklerden alınıyor.
Bu durumla ilgili partilerden sesçıkmıyor.
Aksine, Türkiye’deki tüm partiler, mülteci istilasını tüm güçleriyle destekliyorlar.
MHP ile HDP, AKP ile CHP aynı şeyleri söylüyor, ya da susuyorlar.
Atatürkçüler, Sosyalistler; “Aman! Mülteciler için olumsuz cümle kurup faşist olmayın,
mülteciler kardeşimizdir, onları bağrımıza basalım.” diyorlar.
AB ülkeleri, mülteci almazlarken Türkiye’ye gelip yüzlerce vakıf ve dernek kurup mültecileri Türkiye’ye yerleştirme çalışmaları yürütüyorlar.
Hangi millet kendi yurdunu başkalarına peşkeş çeker?
Yunanistan mı?
Bulgaristan mı?
Macaristan mı?
Fransa mı?
Hangisi?
Yukarıda saydığım milletlerin hiçbiri kendi demografik yapısını bozacak girişimlere izin vermiyor.
Gerektiğinde sınırlarını silahla savunuyorlar.
Onlarda olan yurtlarını savunma reflekslerinin onda biri bile neden Türklerde yok!
Yoksa Türkiye’yi, Türkler adına başka birileri mi yönetiyor?
Kimse bunu kapitalizmle, emperyalizmle filan açıklamaya kalkmasın!
Kapitalizm, emperyalizm; yukarıda saydığım ülkelerin hepsinde olmasına rağmen onlar bizim gibi davranmıyorlar.
Bizi özel, ayrıcalıklı kılan ne?
Bu ve bunun gibi sorular yanıtlarını bekliyor.
Türkiye Kabil havaalanının güvenliğini, Batı kapitalizminin çıkarları doğrultusunda savunmaya çalışırken ülkemiz elden gidiyor. Türkiye Afganlaşıyor.
Geçmiş çağlarda olmuş olan kavimler göçü, bugün mülteciler göçü olarak yaşanıyor.
Bu çok önemli konu hiçbir partinin gündeminde yok!
Türk Ulusu uyutuluyor.
Uyandığında ise ayağının altında kendine ait bir ülke bulamadığından dolayı yollara düzülüp yeni bir yurt ararken kendisi mülteci olacak.