Siyasi Partiler Nasıl Bir Anayasa İstiyorlar?
SPOD Anayasa Çalışma Grubu Nisan -2012 Raporu’na göre;
Adalet ve Kalkınma Partisi:
Yerel Yönetim: “…Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı’na uygun olarak, anayasal sistemimize yerel yönetim hakkının dahil edilmesini sağlayacaktır…”
Demokrasi ve Atılım Partisi (DEVA):
“…Hayati önemi haiz bu konunun birçok boyutu bulunmakla beraber esasında bu sorun, Kürt vatandaşlarımızın demokratik hak, özgürlük ve eşit vatandaşlık taleplerinin karşılanmasıyla ilgilidir… Demokrasi ve Atılım Partisi olarak etnik, dini, mezhebi ve kültürel çeşitliliğimizi dikkate alarak toplumdaki tüm farklılıkları kapsayacak ve kuşatacak bir vatandaşlık anlayışını savunuyoruz…”
Gelecek Partisi:
“… Dolayısıyla çözüm kimliklere dayalı her türlü ayrımcılığın engellenmesi ve Kürtlerin demokratik vatandaşlık anlayışı temelinde bu ülkenin eşit ve onurlu vatandaşları oldukları inancının pekiştirilmesiyle sağlanabilir…Gayrimüslimvatandaşlarımızın talep ve sorunları eşit vatandaşlık ve din ve vicdan özgürlüğü ilkeleri temelinde çözülecek…”
Saadet Partisi:
“… Savunma, dış politika, adalet, iç güvenlik, vergi ve hizmetlerin koordinasyonu gibi genel ve zorunlu hizmetlerin dışında kalan merkezi idare görevleri, belli bir programla mahalli idarelere devredilecektir…”
Cumhuriyet Halk Partisi:
“Anayasaya ve yasalara bağlılık içinde, Atatürk ilke ve devrimleri, laik cumhuriyetve modernleşme ilkelerinden ödün vermez. Ulus devlet, üniter devlet ve laik devlet yapılanmamıza, ulusal bağımsızlığımıza ve benzeri olmayan Türkiye Modeli’ne koşulsuz bağlıdır.
Halkların Demokratik Partisi:
“…Yerinde ve yerelde yönetim modelini geliştirerek yerel demokrasiyi güçlendirmek ve özerk meclislere dayalı idari yapının benimsenmesi için mücadele etmek…Kamusal alanda anadilin kullanılımını, çok dilli belediyeciliği yaygınlaştırmak…Partimiz için sağlık, eğitim, çevre, kültür, ulaştırma, bayındırlık, tarım, trafik ve güvenlik hizmetleri hakkındaki kararların alınmasında ve yürütülmesinde asli yetkili yerel yönetimlerdir. Merkezi vesayeti ortadan kaldırmak ve yetkinin yerele azami ölçüde devri için valilerin seçilmesini; yerellerin kendilerini, topraklarını, bölgelerini ve kaynaklarını etkileyen gelişmeler üzerinde söz ve karar sahibi olmalarını sağlamak demokratik bir hedeftir… Partimiz, Türkiye gibi çok kimlikli, çok kültürlü, çok dilli ve çok inançlı bir ülkede tüm farklılıkların hiçbir baskı ve ayrımcı uygulamaya maruz kalmadan varlığını korumasını ve geliştirmesini savunur. Halklarımızın eşit ve özgür yurttaşlık hukuku içerisinde yaşama hakkına sahip olduklarını temel bir ilke olarak kabul eder…Farklı kimliklerin, dillerin, inançların ve kültürlerin hak eşitliğinin anayasal güvence altına alınması ve bu anlayış üzerinde şekillenen bir anayasal yurttaşlık tanımının yapılması; anadilinde eğitimin ve anadil hakkının kamusal alan da dahil her alanda uygulanması; yerinden ve yerelden yönetime dayalı bir demokratik özerklik işleyişin gerçekleştirilmesi için mücadele eder…”
Abdullah Öcalan:
“…Devlete de güvenmeyin devlet nedir, ben devleti yeniden inşa ediyorum. Kürtleri de devlete yerleştiriyorum. Devleti Kürtleştirip, Kürtleri de devletleştiriyorum. Bu 10 tane sahte Kürt devletinden daha iyi bir şeydir. Ama bunun için kendinizi hazırlayın, yetkinleştirin (sayfa:222)
…Peki, biz ileride ne yapacağız? Kürtler kendilerini özgürce ifade edecek ve yönetecektir. Şu anda yasa dayatırsak büyük allerji yaratır. İleride olabilir. Mesela AB Yerel Yönetim Özerklik Şartı ki buna şerhi kaldırırlarsa bu mesele önemli ölçüde çözülür.”(Sayfa:242-243)
İmralı Tutanakları Kitabı Ceyhan Bozkurt – Destek Yayınları
LGBT’lilerin Yeni Anayasa İle İlgili Talepleri:
“Yeni Anayasa’nın Kanunlar önünde eşitliği düzenleyen maddesine “Cinsel Yönelim” ve “Cinsiyet Kimliği” ibareleri eklenmelidir… Yeni Anayasa’nın ana referans noktası Devlet ya da Aile değil, Birey’in Temel Hak ve Özgürlükleri olmalıdır… Temel hak ve özgürlükler sadece vatandaşlık üzerinden değil Anayasanın etki alanında olacak herkes (mülteciler, sığınmacılar, yasal ya da yasadışı göçmenler) için olduğu açıkça belirtilmelidir…Vicdani Red Hakkı temel hak ve özgürlükler arasında tanımlanmalıdır… Yeni anayasada ideolojik referanslar olmamalıdır… Yeni anayasada etnik referanslar olmamalıdır…”
CHP, HDP, İYi PARTİ ve SAADET PARTİSİ’nin Ortak Anayasa Çalışması
Yukarıda adları geçen 4 partinin gizlice yaptıkları anayasa çalışması medyada yer alınca kızılca kıyamet koptu. Özellikle CHP Genel Başkanı, Kemal Kılıçdaroğlu ve İYİ Parti Genel Başkanı, Meral Akşener yapılan bu çalışmaları açıkça inkar ettiler. Yalan üstüne yalan söylediler. CHP adına bu toplantılara katılan İbrahim Kabaoğlu, ortaklaşa uzlaşılan taslak metni kamuoyuyla paylaştı. Parti liderlerinin vurgulayarak reddettikleri metinde neler yazıldığını görelim.
Yazılı metnin başlığını: “Uzmanların Katılımıyla CHP – HDP – İYİ PARTİ – SAADET PARTİSİ Temsilcileri Tarafından Hazırlanan Çerçeve Metin (13 Ocak 2018 – 7 Mayıs 2018)
İNSAN HAKLARINA DAYANAN DEMOKRATİK HUKUK DEVLETİ İÇİN ANAYASAL İLKELER” olarak belirlemişler.
Anayasanın Başlangıç İlkeleri konusunda şöyle diyorlar:
“Başlangıç kısmı; elden geldiğince kısa ve özlü olmalı, toplumun farklılıklarını kucaklayıcı, ortaya koyduğu hedefe yönlendirici biçimde; ‘Biz, Anadolu uygarlıklarının mirasçısı ve Türkiye Cumhuriyeti’nin, – çocukları dahil – kadın ve erkek yurttaşları olarak, özünde insan onurunun bulunduğu hak ve özgürlüklere dayalı, eşitlik ve barış içinde yaşayan bir toplumu kurmak ve bunu gelecek kuşaklara emanet etmek amacıyla, bu Anayasa’yı hazırladık’ gibi bir cümle ile başlamalıdır. Başlangıç, herhangi bir kişi, kurum ya da değere kutsallık atfetme ya da meşruiyet kazandırma kaygısı taşımaktan uzak, toplumu geleceğe yönelik hedeflerde birleştirici ve bütünleştirici temennilerle sınırlı, Anayasa’ya ‘toplum sözleşmesi’ ve ortak kimlik belgesi niteliği kazandıracak bir içeriğe sahip olmalıdır.
Değişmez Hükümler:
Anayasa’nın özünün korunmasına yönelik değişmezlik konusu, Cumhuriyet ve onu tanımlayan uluslararası düzeyde kabul görmüş değerlerle sınırlı olarak tasarlanmalıdır. Bu belirleme ışığında, ‘Türkiye Cumhuriyeti, insan haklarına dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir’ kuralı değişmez hüküm olarak düzenlenmelidir. Bu kavram ve değerler, anayasal yurtseverlik kavramının içeriği ile örtüşmektedir…Vatandaşlık tanımı, etnik kimliğe vurgu yapılmaksızın ‘Türkiye Devleti’ne vatandaşlık bağı ile bağlı herkese Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı denir’ biçimine dönüştürülmelidir. Anadilin öğrenimi bir hak olarak anayasada yer almalıdır… Anadilde eğitim konusunda Anayasa, yasa koyucuya belirli bir takdir alanı bırakmalı ve çift dilli (resmi dil ve anadil)eğitime açıklık prensibini benimsemelidir. Bu çerçevede anadilde eğitimi yasaklayan herhangi bir hükme yer verilmemelidir…”
Kamu Yönetimi:
“Kamu yönetimi, merkeziyet ve adem-i merkeziyet ilkeleri doğrultusunda yeniden yapılandırılmalı; uzman ve özerk birimler, anayasal statüye kavuşturulmalıdır. Mali ve ekonomik hükümlerde, Anayasa’da belirginleştirilmelidir…”
Yerinden ve Bölgesel Yönetimler:
“ 1982 Anayasasının tek yapılı (üniter) devlet konusundaki temel sorunlar nelerdir?
Üniter devlet, adem- i merkeziyetçi biçimi ile yeniden yapılandırılmalıdır. Bu açıdan yerel yönetimler yeniden yapılandırılmalı, yaygınlaştırılmalı ve güçlendirilmelidir… Yerel yönetimlerin güçlendirilmesi, yerel kararlara katılımın sağlanması, merkezin yerel yönetimler üzerindeki idari vesayet yetkisinin sınırlanması gerekmektedir. Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı,asgari standart olmalıdır. Bu bağlamda Yerel Yönetimler Özerklik Şartı’nın özellikle yerel yönetimlerin denetimine ilişkin 8. maddesindeki çekinceler kaldırılmalıdır… Bu yapılanma ile üniter devlet korunacak, ancak yerel yönetimlerin güçlendirildiği, idari bölgelerle desteklendiği ve merkezin üzerlerindeki denetimin son derece daraltıldığı özerk yapılar kabul edilecektir.”
Görüldüğü gibi CHP, HDP, İYİ PARTİ ve SAADET PARTİSİ’nin anayasa taslakları TÜSİAD’ıntaslağından zerrece bir farkı yok. Bu dörtlü ittifak, anayasadan Türk ulusunu ve onun kavamlarını silip atıyor. TÜSİAD’ın yaptığı gibi Atatürk’ü temel yasadan çıkarıp atıyor. Merkezi üniter yapı, adem-i merkeziyetçilikle yıkılarak küçük küçük bağımsız devletçiklerin yolu açlıyor. Çift dilli eğitimle ulusal birlik yıkılıyor.
Türk ulusunu yok etmeye yönelik tertipleri, Atatürk’ün ilke ve devrimlerine ihanetlerini kamuoyunun karşısına geçip dürüstçe savunamadılar, yalan ve inkara yöneldiler. Böyle bir anayasayı Kılıçdaroğlu, Meral Akşener, parti kitlelerine anlatabilirler mi?
Onlar da ne yaptıklarının farkındalar.
işte bu yüzden yazdıkları yol haritasında, “Ortak ilkeler, dört siyasal parti liderinin katılımıyla gerçekleştirilecek bilimsel bir anayasa toplantısı vesilesiyle kamuoyu ile, örtülü veya açık olarak paylaşılacaktır.” diyorlar. Kamuoyundan, milletten gizleyecek neyiniz var? Niye yapacaklarınızı örtme gereği duyuyorsunuz? Neden korkuyorsunuz?
Bu dört partinin anayasa taslağınıherhalde HDP yazmış.
HDP’nin Parti Programında savunulan düşünceler, ortak metne taşınmış.
HDP’nin anayasa ile isteklerinin hepsi bu metinde vücut bulmuş.
CHP’li temsilciler kendi programlarını bırakıp HDP’nin programını savunuyorlar.
Bu konuyla ilgili partili Atatürkçülerden bir ses yok.
Her konuda kalem oynatan köşe yazarları da susuyorlar.
Susmak zorundalar, yoksa güç odakları onları “projeyi sabote etmekle” suçlayıp aforoz edeceklerini iyi biliyorlar.
Yeri gelmişken söyleyeyim;
CHP’li yöneticiler “Biz bu anayasayı eşit vatandaşlık temelinde yapacağız” diyorlar.
Onların “eşit vatandaşlık” olarak söylemek istedikleri şey; Türk vatandaşı olan bireylerin yasalar karşısında eşit haklara sahip olmaları değildir. Zaten iç hukukumuzda böyle bir yaklaşım var.
Peki, istenen nedir?
İstenen; Türkiye’de var olan bütün etnik yapıların Türk ulusuyla eşitlenmesidir.
Bu eşitlikten ne çıkar, böyle bir devlet, ne kadar süreyle yaşar gibi soruları, CHP’li yetkililere sormakta fayda var.
Neden Son Günlerde Anayasa Tartışmaları Alevlendi?
Uluslararası güçlerin yardımıyla ve Türkiye’de düzenlenen bazı tertiplerle başkanlık sistemine geçildi. Başkanlık sistemi, hızlı karar verme ve bazı bürokratik engellerin aşılmasında her ne kadar kolaylık sağlasa da, bütün uğraşlara rağmen sistem ülkede bir türlü oturmadı. Sistemi getiren partiler AKP ve MHP, güçlenecekleri yerde giderek zayıflamaya başladılar. Cumhur Cephesi % 50 duvarını aşıp çoğunluğu bir türlü sağlayamadı. Uygulamadaki çarpıklıkları gören halkın bir kesimi sisteme olan desteği çekmeye başladılar. Eski Parlamenter Sisteme dönme isteği giderek toplumsal bir talebe dönmeye başladı.
İşte bu noktada başını CHP’nin çektiği bloğun, “Güçlendirilmiş Parlamenter Sisteme Dönelim” talebi kitlelerden yanıt bulmaya başladı. Başkanlık Sisteminden bunalan vatandaşlara sunulan “Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem” bir dizi tuzaklarla dolu. Yukarıda anlattığım maddeleri içeren bir anayasa halka dayatılacak. Türk ulusu yağmurdan kaçarken doluya tutulacak. Bu dörtlü partinin istekleri yerine geldiğinde Türkiye, ulus devletten vazgeçmiş, etnik ve mezhepsel olarak ayrışmış, federal yapılarla ulusal parçalanmaya aday bir ülke durumuna savrulacaktır.
Böyle bir program ve anayasa; uluslararası tekellerin, Şimon Perezlerin istediği bir anayasa olacaktır.
Böyle bir anayasa, halka gözyaşı ve dağılmadan başka hiçbir şey vermez.
Başkan Erdoğan, karşı cephede gedikler açmak ve onları gayrı milli ilan edip köşeye sıkıştırmak için, “Anayasanın ilk dört maddesi kırmızı çizgimizdir.” dedi. Bunun üstüne Kılıçdaroğlu da, “İlk dört maddeyi savunuyoruz, yerinde kalacak.” demeye başladı. Bu tür konuşmalar samimiyetten uzak konuşmalardır. Yaptıkları taslak anayasalar, verilen demeçler ortadadır. Bugün Meclis’te gurubu bulunan partilerin hiç birinin Atatürk’le, üniter ulus devletiyle uzaktan yakından bir ilişkisi yoktur. Onlar birbirlerini mat etmek, seslendikleri hedef kitleyi uyutmak için bazı kavramları savunuyormuş gibi davranıyorlar. Bu hiç kimseyi yanıltmasın. Yazının bütünü içinde alıntılarda görüldüğü gibi bazı küçük ayrılıkları bir kenara koyarsak tümünün görüşleri aynıdır. Aynı talepleri dile getirip savunuyorlar.
Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyet, yıpratılarak 2007’ye kadar varlığını sürdürebildi. Bu tarihten sonra devletin niteliği değişti.
Şimdi başka bir Cumhuriyet’te yaşıyoruz.
İktidardaki irade, halkın nezdinde iktidar olamadığından bir türlü değişim ve dönüşümü ilan edemiyorlar.
Siyasi partiler, Yeni Türkiye’de Yeni Anayasa yazmanın telaşıiçindeler.
Fakat akıllarından geçen projeyi bir türlü halka söyleyemiyorlar.
“Eski Türkiye’nin” kavramlarını, kurumlarını, liderlerini bir türlü değiştiremedikleri gibi halka sunabilecekleri bir ütopyadan da yoksunlar. Dincilik, liberalizm, içi boş demokrasi yaygaraları, etnik milliyetçilik, mezhepçilik toplumu bir arada tutmak bir yana ayrıştırıp düşman ediyor. Çakma liderlerin foyası, yüzündeki boyası çabuk dökülüyor.
Cumhur Cephesi, sistemi pekiştirmeye çalışırken diğer yandan karşı cepheyi dağıtma manevraları yapıyor. Oynanan bu satranç tahtasında ulusun hamleleri, kahramanları yok.
İki cephede karşılıklı suçlamalar, hakaretler var ama düşünceler, anayasa projeleri aynı.
Yüz yıl öncesinde yaşamış Prens Sabahattin’in, Kenan Evren’in saçmalıklarından bu ülkeye, insanımıza bir fayda yok.